Gezi kalkışmasını, Osman Kavala yönlendirdi Can...

Gezi kalkışmasını, Osman Kavala yönlendirdi Can Dündar örgütledi

Gezi kalkışmasında Can Dündar ile Osman Kavala arasındaki ilişki telefon görüşmelerine de yansıdı. Gezi’nin finansörü Kavala’nın yönlendirmesiyle Can Dündar ve Alabora olayların örgütlenmesini sağladı

07 Aralık 2018 - 08:47

 yönlendirdi  örgütledi

Giriş Tarihi: 6.12.2018  21:16 Güncelleme Tarihi: 7.12.2018  08:47

Gezi kalkışmasında  ile  arasındaki ilişki telefon görüşmelerine de yansıdı. Gezi’nin finansörü Kavala’nın yönlendirmesiyle Can Dündar ve Alabora olayların örgütlenmesini sağladı

Osman Kavala yönlendirdi Can Dündar örgütledi

Gezi kalkışmasında hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılan gazeteci Can Dündar ile kalkışmanın finansörü tutuklu Osman Kavala arasındaki bağlantı deşifre oldu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın FETÖ'nün gerçekleştirdiği Gezi kalkışması, 17-25 Aralık kumpasları ve 15 Temmuz darbe girişimine iliş- kin yürüttüğü soruşturma sürüyor.
Soruşturma kapsamında Can Dündar ve Gezi olaylarının organizatörü Yahya Kemal Can, Osman Kavala'nın finansörlüğünde televizyon kurma çalışmalarına yönelik telefonla görüştü. Dündar, Can'a "Türkiye'de, örgütlenmeyi diri tutacak bir tür profesyonel desteğe ihtiyaçları var ve bizim de profesyonel bir kadromuz var, buna çatı olacak finans sağlayacak yapıya ihtiyacımız var" dedi.
 Kavala, Gezi kalkışmasının zirvede olduğu 18 Haziran 2013'te Dündar'ı telefonla aradı. Kavala ayrıca FETÖ soruşturmalarında hakkında kırmızı bültenle yakalama kararı bulunan Dündar'la Almanya'da görüştü. Dijital verilerden elde edilen yazışmalarından da Kavala'nın, Dündar ile 2016'da da bir araya geldiği ortaya çıktı.
 Dündar, Gezi kalkışmasının olduğu günlerde halka yalan bilgi verdi. Bir televizyon kanalında "Gezi Parkı'nın Divan Oteli tarafındayız. Gerçekten katliam hazırlığı bu yani akıl alır gibi bir şey değil. Ben de bir babayım. Orada oğlum var ve gerekirse gidip o TOMA'ların önüne yatacağız" diye konuştu.
 Dündar, Mehmet Ali Alabora ve arkadaşları, Kavala'nın yönlendirmeleri doğrultusunda olayların örgütlenmesini gerçekleştirdi.
 İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği'ne gönderilen yazıda Dündar'ın Gezi kalkışmasında etki ajanlığı yaptığı bildirildi. İddiaya göre; Dündar Gezi kalkışmasında insanları galeyana getirmeye ve yönlendirmeye çalıştı. Olayları engellemeye çalışan emniyet mensuplarına yönelik olay yerinde bulunan terör örgütü mensuplarının direncini arttırmaya çalıştı. Kendisine verilen etki ajanlığı görev ve faaliyetlerini yürüttü.

6 SANIĞA HAPİS CEZASI
Bu arada Gezi olaylarının birinci yılı nedeniyle Taksim Meydanı'nda izinsiz gösteri düzenleyenlerin yargılandığı İstanbul 28. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki davada karar çıktı. Düzenlenen izinsiz yürüyüşe katıldıkları ve emniyet güçlerinin dağılma ihtarına rağmen dağılmadıkları iddia edilen 6 tutuksuz sanık, 10 aydan toplam 5 yıl 8 aya kadar değişen hapis cezasına çarptırıldı.

Can DündarGezi soruşturmasında Can Dündar hakkında yakalama kararı

Cumhuriyet Başsavcılığınca, Gezi Parkı eylemlerine ilişkin soruşturmada, Can Dündar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.

Mehmet Ali Alabora

Mehmet Ali Alabora hakkında yakalama kararı: Hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmakla suçlanıyor

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca yürütülen Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu Gezi Parkı eylemleriyle ilgili soruşturmada, yeni bir gelişme daha yaşandı.

Başsavcılığın talebi üzerine, Gezi Parkı eylemlerine katılan gazeteci Can Dündar hakkında, nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliğince tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarıldı.

Başsavcılığın nöbetçi hakimliğe gönderdiği talep yazısında, şüpheli Dündar'ın söz konusu eylemlerde 'insanları galeyana getirmeye ve yönlendirmeye çalıştığı, olayları engellemeye çalışan kolluk kuvvetlerine yönelik olay yerinde bulunan terör örgütü mensuplarının direncini artırmaya çalıştığı, organizasyon içerisinde kendisine verilen etki ajanlığı görev ve faaliyetini yürüttüğünün anlaşıldığı' belirtildi.

Ankara'daki Gezi Parkı eylemleriyle ilgili 120 kişi hakkında 5 yıl sonra iddianame, 600 kişi hakkında soruşturma sürüyor

Ankara'daki Gezi Parkı eylemleriyle ilgili 120 kişi hakkında 5 yıl sonra iddianame

Yapılan çalışmalar neticesinde çıkan George Soros tarafından kurulmuş olan Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi Osman Kavala'nın organizatör şahıs ve finansör olduğu iddia edilen yazıda, şüpheliler Mehmet Ali Alabora, Can Dündar ve arkadaşlarının Kavala'nın yönlendirmeleri doğrultusunda olayların örgütlenmesini gerçekleştirdiklerinin tespit edildiği savunuldu.

GEZİ OLAYLARI SIRASINDA KAVALA'NIN CAN DÜNDAR'I ARADIĞI İDDİA EDİLDİ

Şüpheliler Alabora ve Dündar'ın olayların alevlendirilmesi için sosyal medya üzerinden örgütlendiği belirtilen sevk yazısında, Gezi olayları sırasında Osman Kavala'nın Can Dündar'ı aradığı ve görüşme yaptığı da aktarıldı.

Bu kapsamda, şüpheli Can Dündar ile ilgili yapılan araştırmada, şahsın yurt dışında bulunduğu, söz konusu dosyadaki eylemleri ile geçen olaylarda etkin rol aldığı hususunda ve atılı suçu işlediğine dair hakkında yeterli ve somut delillerin mevcut olduğu belirtilen yazıda, şüpheli Dündar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması talep edildi.

Talebi değerlendiren İstanbul Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği de, savcılığın istemini kabul ederek, Can Dündar hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı.

Gezi Parkı eylemleri soruşturmasının detayları belli oldu

Anadolu Kültür AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Osman Kavala'nın tutuklu bulunduğu Gezi Parkı eylemlerine ilişkin soruşturmada, oyuncu Mehmet Ali Alabora'nın yakalanması talebiyle mahkemeye gönderilen yazıda detaylar belli oldu.

Gezi Parkı eylemleri soruşturmasının detayları belli oldu

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosundan sorumlu İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Hasan Yılmaz, şüpheli Alabora hakkında, tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkarılması talebiyle nöbetçi İstanbul Sulh Ceza Hakimliğine gönderdiği talep yazısında, Kavala'nın tutuklu bulunduğu Gezi Parkı soruşturmayla ilgili çarpıcı tespitlere yer verdi. 

Gezi eylemlerinin 2011 yılında "Ayaklan İstanbul" adıyla Taksim'de çekilen video görüntüleriyle planlanmasına başlanıldığı belirtilen yazıda, "İstanbul Taksim bölgesi yayalaştırma projesi kapsamında, Gezi Parkı'ndaki bazı ağaçların 27 Mayıs 2013'te başka yere nakledilme bahanesiyle başlatılan protesto eylemleri, provokasyonlarla birlikte ülke çapında olaylara ve şiddet içerikle eylemlere dönüşmüştür. Gösteriler sırasında çok sayıda emniyet görevlisi ve vatandaşımız yaralanmış ve hayatını kaybetmiş, kamu mallarıyla özel tüzel-kişilerin malları ciddi oranda zarar görmüş ve birçok şiddet eylemi meydana gelmiştir." denildi.

- "Gezi olayları, planlı bir senaryonun ürünü"

Bu süreçte bazı gruplarca Twitter üzerinde #occupygezi (işgal etmek) ve #direngeziparki gibi etiketler açılarak Gezi Parkı'nın simgeleştirildiği ve ısrarla, "direniş", "ayaklanma" gibi çağrılarla anılır hale getirildiği vurgulanan yazıda, şu değerlendirme yapıldı:

"Basın-yayın organları ve sosyal medyada toplum refleksiyle bir anda oluştuğuna dair kanaat oluşturulmaya çalışılsa da olayın, sosyal medyada yayılış biçimi, başlatan ve yayılmasında rol oynayan aktörler, seçilen slogan ve imgeler, eylemin ilk gününden itibaren meydanlarda ve sosyal medyada en önde yer alan ve organize bir şekilde hareket eden, ayrıca uluslararası aktörlerden destek alan şahıslarca bilinçli bir şekilde yönlendirildiği ve yönetildiği tespit edilmiştir. Bu durum, söz konusu olayın planlı bir senaryonun ürünü olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Soruşturmada elde edilen deliller ve ülke çapında meydana gelen olaylara genel olarak bakıldığında, söz konusu eylemlerin gelişigüzel ortaya çıkmadığı, bir organizasyon dahilinde, sistemli ve planlı olarak yürütüldüğü, demokratik hak ve masum protesto gösterileri şeklinde lanse edilmesine rağmen asıl amacın yurt genelinde şiddet eylemlerinin çeşitli terör örgütleri vasıtasıyla tüm yurda yayılarak kaos ve kargaşa ortamı meydana getirme olduğu anlaşılmıştır.
Gezi kalkışması 18 Haziran 2013 ile ilgili görsel sonucu
Bu doğrultuda ülkemizde sol fraksiyonlu terör örgütlerinin sahada mevut bulunan potansiyel militan gücünden ve bu örgütlerin Türkiye Cumhuriyeti hükümetine yönelen sürekli bir eylem gayretinde olmaları sebebiyle daha önce sahneye konulan bu planın, diğer ülkelerde olduğundan farklı olarak, ülkemiz sosyal ve ideolojik yapısına uyarlandığı, hükümeti ortadan kaldırmaya ve görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak boyutlara ulaşmasının hedeflendiği, bu yöndeki faaliyetlerin de dış ülkelerdeki eylemlerle benzerlikleri, soruşturma kapsamındaki tespitler sebebiyle Gezi Parkı eylemlerinin de George Soros ve aynı düşünce amacını hedefleyen odakların ülkemizdeki mevcut uzantıları tarafından organize edildiği tespit edilmiştir."

- "Sui generis, yapıya haiz odakların eylemleri"

Yazıda, eylemlerin koordinesi, karmaşık organizasyon yapısı, bir araya gelen grupların çeşitliliği, birbirleriyle aralarında mevcut ideolojik görüş farklılıkları ve kapasitesi göz önüne alındığında, bu olayların Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak boyutlara ulaşmasını hedefleyen, soruşturmaya konu olan şüphelilerin de arasında bulunduğu odakların, Türkiye açısından bugüne kadar karşı karşıya kalınmamış olan sui generis (nevi şahsına münhasır) bir yapıya haiz olduğunun anlaşıldığı vurgulandı. 

Tutuklu şüpheli Osman Kavala'nın önderliğini yaptığı yapının hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye imkan sağlayacak eylemlerin medya desteği olmaksızın yapılamayacağının farkında olması sebebiyle, bu konuyla ilgili bir özel kanal kurulması yönünde gayretli olduğu ve dış destek almaya çabaladığı öne sürülen yazıda, Kavala'nın, sivil toplum kuruluşlarının ve özellikle "Taksim Dayanışması" isimli oluşum içerisine yerleştirdiği mensuplarında olduğu gibi sivil toplum kuruluşlarını da amaçları yönünde yönlendirdiği dile getirildi.

- "Kavala'nın amacı, yabancı ülkelerin silahlı müdahalesine uygun ortamı hazırlamak"

Yazıda, Kavala'nın sivil toplum kuruluşları aracılığıyla oluşturduğu mağduriyet algısını da kullanarak olayları ülke çapına yaydığı ve oluşan bu kaos ortamında dış ülkelerin baskısı eklenerek hükümeti istifaya zorlamak gayesinde olduğu belirtilirken, Kavala'nın bunun gerçekleşmemesi halinde ise dış ülkelerde yaşanan örneklerde olduğu gibi silah kullanımı, iç savaş senaryoları ve hatta yabancı ülkelerin doğrudan silahlı müdahalesine uygun ortamı hazırlamak gibi nihai amacı olduğunun anlaşıldığı iddia edildi.

Gezi Parkı eylemleriyle ilgili Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığınca hazırlanan 15 Haziran 2013 tarihli rapora yer verilen yazıda, şu bilgiler sıralandı:

"Gezi eylemlerinde, 'occupy' (işgal) hareketi olarak bilinen ve teorisyenliğini Gene Sharp'ın yaptığı sözde sivil başkaldırı yönteminin kullanıldığı, söz konusu hareketin uygulayıcısının ise Otpor/Canvas (direniş) adı verilen grup olduğu, Sırp asıllı İvan Maroviç tarafından kurulan Otpor isimli örgütün Gürcistan ve Arap dünyasında yaşanan ve sosyal medyanın etkin bir şekilde kullanıldığı, ayaklanma ve devrimlerde etkin olduğu, bu kapsamda Otpor lideri İvan Maroviç'in 18 Haziran ve 21 Haziran 2012 tarihleri arasında ülkemizde bulunduğu, daha sonraki dönemde 7 Temmuz-15 Temmuz 2012 tarihleri arasında Mısır'ın başkenti Kahire'de, Gezi Parkı eylemlerinde daha sonrasında ön planda bulunacak Mehmet Ali Alabora, eşi Ayşe Pınar Alabora (Öğüç), Defne Anter, yazar Meltem Arıkan, reklamcı Melin Osasogie Edomwonyi ile görüştüğü, adı spekülasyonlarla ve dünyada benzer devrimlere giriştiğinden bahisle anılan George Soros tarafından dünya çapında kurulmuş olan ve Türkiye'de faaliyet gösteren Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu üyesi Osman Kavala'nın bu olaylarda organizatör ve finansör olduğu, adı geçen şahısları yönlendirdiği, şahısların Mısır'da olduğu sırada Kavala'nın, 11 Temmuz ve 14 Temmuz 2012 tarihleri arasında yurt dışında olduğu, Türkiye dönüşünde ise 'Mi minör' isimli tiyatro oyunu provalarına başlanıldığı, bu oyunda özetle temsili ülkenin başkanına karşı ayaklanmanın teşvik edildiği, şahıslar ülkemize geldikten hemen sonra 30 Temmuz 2012'de tiyatro oyununun provalarına başladıkları anlaşılmıştır."

- "Ülkenin başkanına karşı ayaklanmaya teşvik eden tiyatro oyunu"

Talep yazısında, Meltem Arıkan'ın yazdığı, yönetmenliğini Mehmet Ali Alabora'nın yaptığı "Mi Minör" adlı oyuna, izleyicinin sosyal medya aracılığıyla davet edildiği ve seyircinin de interaktif olarak oyuna katıldığı anlatılarak, "Nisan 2013'e kadar gösterimde kalan oyunda izleyici sosyal medya aracılığıyla örgütlenip temsili ülkenin başkanına karşı ayaklanmaya teşvik edilmektedir." denildi. 

Oyunun içeriği ve oyuncuların yaptığı açıklamalara göre, oyun çerçevesinde Gezi Parkı eylemlerinin provasının yapıldığının tespit edildiğine dikkati çekilen yazıda, "Tiyatro oyununun gösterimde olduğu günlerde Türk kanallarındaki programlara katılan Alabora, Öğün ve Arıkan'ın, 'Twitter'da devrim olasılığı var, 140 karakterle ülkeler devriliyor.' gibi ifadelerinin de güdülen amaca yönelik olduğu anlaşılmıştır." ifadesi kullanıldı. 

- "Alabora, oyuncuları sokak eylemlerine çekmeye çalıştı"

Ayrıca internette yer alan "Ayaklan İstanbul" isimli video görüntüsünde, 2011 Kasım ayında İstanbul Taksim'de bir grupla beraber eylem yapan Mehmet Ali Alabora, Ayşe Pınar Öğün ve Meltem Arıkan'la röportaj yapıldığı aktarılan yazıda, bu kişilerin, "Arap Baharı'nın bölgesel değil küresel olduğu, eninde sonunda ülkemizde de olmasını arzu ettiklerini" açıkça dile getirdikleri kaydedildi. 

Bu konularla ilgili Alabora ile Kavala arasında telefon görüşmesi gerçekleştiği, Kavala'nın, "Bir ara bu hadisenin önümüzdeki şeyleri ne olur, hani hep Avrupalılar, her gördüğüm şeyi soruyor, 'iyi tamam da hani bu siyasi durumu nasıl değiştirecek' diye sorup duruyor, bir ara bir yani bir kaç arka.. kişi oturup bir konuşsak mı?" diyerek görüşmek istediğinin tespit edildiği aktarılan yazıda, "Yine Garaj İstanbul ve benzeri toplantılarda, Gezi eylemlerinde sanatçıların ne şekilde kullanılması gerektiğinin konuşulduğu ve bu konuda planlama yapılarak kararlar alındığı anlaşılmıştır. Alabora'nın da sosyal medya üzerinden provokatif paylaşımlarla halkı sokağa, eylem yapmaya çağırdığı görülmüştür." denildi. 

Yapılan çalışmalar sonucunda çıkan olayların bir tertibat olduğunun tespit edildiği belirtilen yazıda, "Bu tertibatta Gürcistan, Sırbistan, Ukrayna ve Arap ülkelerinde meydana gelen halk ayaklanmalarında önemli bir aktör olduğu anlaşılan George Soros tarafından kurulmuş olan Açık Toplum Enstitüsü Danışma Kurulu Üyesi Kavala'nın, organizatör şahıs ve finansör olduğu, Alabora ve arkadaşlarının Kavala'nın yönlendirmeleri doğrultusunda olayların örgütlenmesini gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır. Alabora ve birlikte hareket ettiği şahısların çıkan olayların alevlendirilmesi için Twitter üzerinde örgütlenme gerçekleştirdiği, PKK, DHKP/C, MLKP gibi sol terör örgüt üye ve yandaşlarını, Oyuncular Sendikası aracılığıyla da tiyatro ve sinema oyuncularını sokak eylemlerine çekmeye çalıştığı tespit edilmiştir." ifadesi yer buldu.  

- "Gezi Parkı projesi 2011 yılında başladı"

Taksim Gezi Parkı projesinin 2011 yılında başladığı, bu nedenle Alabora gibi bazı şüphelilerin 2011 yılında Gezi Parkı'nda çekilmiş eylem video ve görüntülerinin bulunduğu bildirilen yazıda, "Bilinen Gezi eylemleri başlamadan çok önce Alabora'nın da yer aldığı bu görüntülerde, 'Ayaklan İstanbul' ibaresinin yer aldığı, bu nedenle 2011 yılında gündem oluşturma çabalarının başladığı ve 27 Mayıs 2013'te uygun ortam oluşturularak Gezi olaylarının başlatıldığı anlaşılmaktadır." değerlendirmesi yapıldı. 

Talep yazısında, şu ifadeler kullanıldı:

"Elde edilen delillere göre, şahısların birbirleriyle irtibatlı oldukları, aralarında atılı suça hiyerarşik ve iş bölümüne dayanan bir ilişkinin bulunduğu, koordineli olarak hareket ettikleri, Gezi eylemlerini genişletmek, derinleştirerek tüm Türkiye'ye yaymak, bir taraftan da bu şiddet eylemleri öncesinde sözde sivil itaatsizlik olarak adlandırılan eylemlerin yaygınlaştırılması için profesyonel eylemci yetiştirmek amacıyla gizli ve açık toplantılar ve eğitimler yaptıkları, yurt dışında eğitimciler getirdikleri, Kavala'nın Taksim Dayanışması, Taksim Platformu gibi örgütlenmeleri kontrol ederek yönlendirdiği, sanatçı siyasetçi ve benzeri birçok meslek grubu içerisinde olan kişilerle toplantılar yaptıkları, Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gibi yerde görevli şahıslarla görüşmeler yapılarak Gezi eylemleriyle ilgili kamuoyu oluşturulması için çalışmalar yaptıkları, bu amaçla sergi, panel düzenledikleri, film ve video ve benzeri hazırladıkları tespit edilmiştir.

Gezi Parkı olaylarında da görüldüğü üzere eylemlerin başlatılmasıyla birlikte terör örgütlerinin cebir ve şiddet içeren molotof atma, mala zarar verme, güvenlik güçlerine ve kendilerine destek olmayan sivil halka saldırı şeklinde şiddet içeren eylemleri gerçekleştirdikleri görülmüştür. Gezi eylemleri olarak bilinen olayların Osman Kavala önderliğinde, Açık Toplum Vakfı ve Anadolu Kültür AŞ tarafından gerçekleştirilen organizasyonlar neticesinde, planlı ve sistematik bir şekilde gerçekleştirildiği, nihai amacının ülkede şiddet eylemlerinin marjinal gruplar ve terör örgütlerini kanalize etmek suretiyle tüm ülke geneline yayıp kaos ve kargaşa yaratarak mevcut hükümeti işlevsiz hale getirmek, ortadan kaldırmak olduğu anlaşılmıştır."

Gezi Parkı olayları: Gün gün neler yaşandı?

Bağımsızlığa operasyon: 'GEZİ'

Taksim'de birkaç ağacın kesilmesi gerekçesiyle denenmek istenilen 'nın bugün 5. yıl dönümü...  2013'te başlayan olaylarda, 'ndaki boş alanda yapımı düşünülen  için bölgedeki birkaç ağaç kesilmesi ve yerine yaklaşık 150 ağaç dikilmesi bahane edilerek hükümeti devirmeye yönelik bir kalkışma denendi. Ancak güçlü iktidar ve sağlam irade sayesinde, neredeyse bütün Batı'nın desteklediği kalkışma başarısız oldu. İşte ihanetin 5. yılında "Bağımsızlığa operasyon: GEZİ" belgeseli...

Giriş Tarihi: 27.5.2018  13:22 

Bağımsızlığa operasyon: 'GEZİ'

Taksim'de birkaç ağacın kesilmesi gerekçesiyle denenmek istenilen Gezi Kalkışması'nın bugün 5. yıl dönümü... 27 Mayıs 2013'te başlayan olaylarda, Taksim Gezi Parkı'ndaki boş alanda yapımı düşünülen Topçu Kışlası için bölgedeki birkaç ağaç kesilmesi ve yerine yaklaşık 150 ağaç dikilmesi bahane edilerek hükümeti devirmeye yönelik bir kalkışma denendi.

Gezi kalkışması 18 Haziran 2013 ile ilgili görsel sonucu

Bağımsızlığa operasyon: 'GEZİ'

Başlangıçta, çevre duyarlılığıyla bir kaç İstanbul'un gündeme getirdiği ağaç kesilmesi meselesi, yasadışı örgütler ve onların uluslararası bağlantılarının devreye girmesiyle 79 ilde AK Parti hükümeti aleyhine protesto gösterilerine dönüştü. Sadece Bingöl ve Bayburt'ta Gezi eylemi düzenlenmezken, İstanbul'da iş makinalarıyla Taksim Meydanı'nı günlerce halka kapatan göstericiler, AKM binasını terör örgütlerinin flama ve bayraklarıyla kapattı.

MİLYARLARCA DOLAR ZARAR

İ.Ü. Bankacılık Araştırma Merkezi Müdürü Doç. Dr. Kadir Tuna konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "Gezi olayları ve 17 Aralık sürecini de kapsayan dönemde Türkiye toplamda 156,8 milyar dolarlık bir kayıpla karşı karşıya kaldı. Gezi olayları başlamadan önce borçlanma faizi Türkiye'de 4,61 idi. O dönemde faiz oranının tarihsel olarak, Türkiye tarihinin en düşük oranına inmişti. Sonuçta bağımsızlığa operasyon Gezi Parkı kalkışması Türkiye'de, repo ihale faizi %4,5'den %10'a yükseltmiş, marjinal fonlama faizi %7,5'den %12'ye çıkarmıştır." dedi.

Türkiye’deki ‘Ekonomik tetikçileri’ deşifre ediyoruz

31 Mart Vakası’ndan Gezi İsyanı’na!

31 Mart Vakası’ndan Gezi İsyanı’na!

Taksim’de 28 Mayıs 2013’te başlayan ve yaklaşık bir ay süren Gezi olayları, aslında 2010 yılında başlayan “Arap Baharı” olaylarının devamıydı. “Ağaç duyarlılığı” ile başlayan protestoların asıl amacı, Recep Tayyip Erdoğan iktidarını düşürmekti.

Recep Tayyip Erdoğan’ın Davos’taki “One minute” çıkışından sonra, Uluslararası medyada Erdoğan aleyhinde büyük bir itibarsızlaştırma kampanyası baş- lamıştı. Ancak buna rağmen, AK Parti’nin 2011 seçimlerinde yüzde 50 oy alması, ABD/Batı ittifakı- nın “Seçim yoluyla Erdoğan’dan kurtulma” planlarını suya düşürmüştü. “One minute” çıkışından sonra oylarını bir önceki seçime göre daha da artıran Erdoğan, içeride ve dışarıda bağımsız politikalar izlemeye devam ediyordu. Erdoğan’ın küresel sistemin sahiplerine başkaldırı hamlesi, beynelmilel para oligarklarınca cezasın bırakılamazdı! Önce ulusal ve uluslararası medya eliyle ‘kontrollü gerilim stratejisi’ devreye sokularak toplum gerildi. Öyle ki, demokratik bir seçimde yüzde 50 oy almış ülkenin meşru başbakanı, bir anda “diktatör” ilan edilmişti.

Muhalefet partilerinin genel başkanları bile, Erdoğan’a açık açık “diktatör” demeye başladı. Seçimler yoluyla Erdoğan’ı deviremeyeceğini anlayan ABD/Batı ittifakı, medya gücünü kullanarak iktidarı sokakta arayan proaktif bir kitle oluşturmaya hız verdi.

“TÜRK BAHARI” YALANLARI UYDURULDU"

Nitekim uluslararası medya, Gezi Parkı’nda yapılan protestoları çok geçmeden “Türk Baharı” olarak sunmaya başladı. Özellikle CNN International’ın “Türkiye’de savaş var” diyerek deneyimli savaş muha-birlerini Taksim’e gönderip gaz maskeleri ile 9 saat boyunca canlı yayın yapması, bu gösterilerin nihai hedefini gözler önüne seriyordu. Der Spiegel, elinde “Boyun eğme” pankartı bulunan bir isyancıyı kapak yaparak “Direnişe devam” başlıkları atıyordu. Hele İngiliz gazetesi Guardian’ın “İstanbul’daki protestolar Türk Baharı’nın tohumlarını ekiyor” başlıklı haberi, tam 104 yıl önceki 31 Mart Vakası’nın yeniden uygulamaya konulduğunu gösterir gibiydi.

AĞAÇ BAHANE DARBE ŞAHANE

Öyle ki aynı gazete, “Bu gösteriler Türkiye için alışılmadık, çünkü genç yaşlı, sağcı solcu, Kürtçü-Türkçü herkesi bir araya getirdi” diyerek, geçmişte Sultan Abdülhamid’e karşı birleştirilen tüm muhalif unsurlar, şimdi de Recep Tayyip Erdoğan’a karşı birleştirilmeye çalışılıyordu. Sultan Abdülhamid’i “Kızıl Sultan” ilan ederek küresel algı operasyonu yapanlar, şimdi aynı taktiği Recep Tayyip Erdoğan için devreye sokmuştu. Görünürde her şey, Taksim’de bulunan Gezi Parkı’nın bir duvarının “Taksim Yayalaştırma Projesi” kapsamında 28 Mayıs 2013 günü yıkılması ve yaya kaldırımı için bazı ağaçların sökülerek yerlerinin değiştirilmesiyle başlamıştı. Ancak sosyal medya üzerinden harekete geçen algı uzmanları bu durumu “Topçu Kışlası inşaatına başlandığı” şeklinde yaymaya başladı. Parkta oturma eylemiyle başlayan olaylar, bir anda Türkiye’nin her yanına yayıldı. Nitekim bu gösteriler eş zamanlı olarak dış basında da büyük yer bulmuş, ABD ve Avrupa bası- nında Erdoğan bir anda “diktatör” olarak anılmaya başlanmıştı. Üstelik Erdoğan’a sadece ‘diktatörlük’ suçlaması yapılmıyor, El Kaide terör örgütüyle ilişkili olduğu da iddia edilerek, El Kaide’nin parasal kaynak sağlayıcıları ile ilişkilendirilmeye çalışılıyordu. Bunun nedeni, şayet Erdoğan bu kalkışmayla iktidardan düşürülebilirse, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde yargılanması planlanıyordu. TARİH TEKERRÜR EDİYORDU Sözde bir “ağaç kesme” yüzünden başlayan Gezi Parkı eylemleri, ilerleyen günlerde Taksim Meydanı’nı işgal girişimi, polisle çatışma, kamu malı- na zarar verme, yol kapatma, kundaklama gibi çeşitli eylemlerle devam etti. Evet, tarih bir kez daha tekerrür ediyordu... Zira her ne kadar Gezi Ayaklanması ile 31 Mart Vakası’nın çıkış nedenleri farklı olsa da, eylemlerin bir anda yayılması ve nihai hedef bakımından birbirinin aynıydı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Taksim Meydanı’nın daha modern bir hale getirilmesi ve araç trafiğinin yeraltına alınması amacıyla bir proje hazırlamıştı. Belediye Meclisi, 16 Eylül 2011 tarihinde oy birliği ile Taksim Yayalaştırma Projesi’ni kabul etti. Üstelik bu plan, 4 Ocak 2012 tarihinde Anıtlar Kurulu tarafından da onaylanmıştı. Ancak söz konusu proje içerisinde 31 Mart Vakası’nın simgesi haline gelen ‘Topçu Kışlası’nın da yapılacak olması, vesayetçi yapıyı telaşlandırmış, 31 Mart ruhunu hortlatmaya yetmişti. Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesinde Topçu Kışlası’nın sembolik bir anlamı vardı. Zira amansız bir “irtica olayı” olarak topluma sunulan 31 Mart ayaklanması bu kışladan başlamıştı. Aslında Top- çu Kışlasında bulunan askerler, Sultan Abdulhamid’e sadıktı. Ancak olay günü kışlaya yerleştirilen “asker görünümlü” ajanlar, sahte padişah fermanıyla buradaki taburu ayaklandırmayı başarmışlardı. Erdoğan muhaliflerine göre hükümet, bu projeyi yeniden hayata geçirmekle ‘bir rövanş’ alma peşindeydi. Hiç şüphesiz bir protestonun haklı, ahlaken doğru bir nedenden dolayı ortaya çıkmış olması, onun sonuçlarının siyaseten doğru, ilerici, demokrat olacağı anlamına gelmiyordu. Nitekim olayları ustaca provoke edenler, Gezi’deki küçük bir eylemi büyüterek ciddi bir kalkışmaya dönüştürmesini bilmişlerdi.

YALANLARLA KIŞKIRTTILAR

31 Mart 1909 tarihinde Taşkışla’ya gelerek “tüm askerlerin şapka giyeceği” sahte fermanı okuyarak o gün askeri isyan başlatanlar, şimdi de “Erdoğan’ın özgürlükleri yok ettiği” algısını oluşturarak iktidardan düşürmek istiyordu. Oyun aynı oyun, plan aynı plandı. Sultan Abdülhamid’e karşı düzenlenen tertipte de gençlerin sözde tek bir ‘masum’ isteği vardı: 1908 devriminin unutulan ‘özgürlük’ ve ‘adalet’ sloganlarının hayata geçirilmesi… Nitekim “iyi niyetle” başlayan bu eylemler, payitaht sokaklarını bir anda yangın yerine çevirmiş, olaylar yüzlerce masum insanın ölmesine ve nihayetinde Sultan Abdülhamid’in tahttan indirilmesine neden olmuştu. İşte 31 Mart Vakası’nda Osmanlı tebaasını “din elden gidiyor” diyerek provoke edenlerin yerini, birkaç ağacın kesilmesine tepki duyan vatandaşların öfkesini Gezi’de “laiklik, özgürlük elden gidiyor” diye yaygara koparanlar almıştı.

Nihai hedef, elbette Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dı. Erdoğan’ın Beşiktaş’ta bulunan Başbakanlık Ofisi, işgal edilmekten son anda kurtulmuştu.

Perde gerisindeki hedefleri başkaydı

Gezi kalkışması, aslında Üst Aklın doğrudan Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef almasına rağmen, gerek ulusal, gerekse uluslararası basın olayların asıl nedenini “Türk halkının yeşile karşı duyarlılığına” bağlamıştı. Oysa GENAR Araştırma Danışmanlık Eğitim Şirketi’nin 8-9 Haziran 2013 yılında hazırlamış olduğu “Gezi Parkı Profili” isimli raporuna göre; gösterilerin sebebi olarak katılımcıların %58’i Recep Tayyip Erdoğan’ı, %13,7’si hükümeti, %8,2’si polis şiddetini, %3,4’ü ağaçların kesilmesini, %2’si özgürlüklerin kısıtlanmasını, %2’si AVM kurulmasını, %2’si ayrımcılığı, %1,8’i rantı, %1,6’sı yanlış üslubu, %1,2’si inatlaşmayı ve %1,2’si faşist uygulamaları gösteriyordu.

Ä°lgili resim

Dolar oyununu bozacak güçteyiz

Gezi kalkışmasında Can Dündar ile Osman Kavala arasındaki ilişki telefon görüşmelerine de yansıdı. Gezi’nin finansörü Kavala’nın yönlendirmesiyle Can Dündar ve Alabora olayların örgütlenmesini sağladı

Bu haber 201107 defa okunmuştur.

YORUMLAR

  • 0 Yorum
Henüz Yorum Eklenmemiştir.İlk yorum yapan siz olun..
İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
ALLAH (C.C.)
ALLAH (C.C.)
Başkan Erdoğan'ın sözleri dünyada böyle yankılandı: Dengeleyici bir rol oynuyor 
Başkan Erdoğan'ın sözleri dünyada böyle yankılandı:...