ABD'li Wall Street Journal ve İngiliz The Guardian'dan 'Doğu Akdeniz' analizi: "Türkiye'nin mahrum kalması pek olası değil"

Wall Street Journal, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de askeri güç kullanması halinde ABD ile Avrupa Birliği'nin ortak bir tepki vermesi gerektiğini ifade eden bir yazı yayınladı. İngiliz The Guardian ise, Akdeniz'deki krizi Meis üzerinden bir bakış açısıyla ele alarak, "Adanın büyüklüğü, statüsü, konumu ve anakaraya olan uzaklığı hesaba katıldığında,"Uluslararası Adalet Divanı'nın Türkiye'yi 400 bin kilometrekarelik su alanından mahrum bırakması pek olası değil" değerlendirmesinde bulundu.


ABD'li Wall Street Journal ve İngiliz The Guardian'dan 'Doğu Akdeniz' analizi:

D'li  ve İngiliz 'dan '' analizi: "'nin mahrum kalması pek olası değil"

Giriş Tarihi: 11.9.2020  17:52 Son Güncelleme: 11.9.2020  18:58

'nin 'de askeri güç kullanması halinde D ile 'nin ortak bir tepki vermesi gerektiğini ifade eden bir yazı yayınladı. İngiliz  ise, Akdeniz'deki krizi Meis üzerinden bir bakış açısıyla ele alarak, "Adanın büyüklüğü, statüsü, konumu ve anakaraya olan uzaklığı hesaba katıldığında,"Uluslararası Adalet Divanı'nın Türkiye'yi 400 bin kilometrekarelik su alanından mahrum bırakması pek olası değil" değerlendirmesinde bulundu.



Doğu Akdeniz'de yapılan planları bozan Türkiye, Amerika ve Avrupa'nın hedefi haline geldi. Avrupa'nın farklı liderleri düzenli olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı hedef alan açıklamalar yapmaya başladı. Amerikan medyası da Erdoğan ve Türkiye düşmanlığı üzerine oturtulan kampanyaya katıldı.

Ülkenin en çok okunan gazetelerinden biri olan Wall Street Journal (WSJ) Doğu Akdeniz'de Türkiye'nin askeri güç kullanması durumunda Amerika ve Avrupa Birliği'nin (AB) ortak hareket ederek Türkiye'yi baskı altına almasını istedi.

BAŞKAN RECEP TAYYİP ERDOĞAN'IN SÖZÜNÜ HATIRLATTILAR
"Doğu Akdeniz'de hesaplaşma" başlığıyla yayınlanan başyazıda, Başkan Erdoğan'ın "Ya siyasetin, diplomasinin diliyle anlayacaklar ya da sahada yaşayacakları acı tecrübelerle anlayacaklar" sözlerine dikkat çekildi.

SKANDAL ÇAĞRI: "WASHİNGTON VE BRÜKSEL ORTAK HAREKET ETMELİ"
Söz konusu yazıda şu ifadelere yer verildi; "Geçmişte ABD ve Avrupa, bölgede tansiyonun idare edilmesi konusunda birlikte hareket etmişti. Bu kez Washington diyalog çağrısı yaptı ancak meseleyi Avrupa Birliği'ne havale etti. Brüksel ise bir yanda Fransa, Türkiye'ye karşı tansiyonu sembolik adımlarla yükseltirken, Almanya'nın adil bir arabulucu rolünü üstlenmesiyle bölünmüş bir halde bulunuyor. Ayrıca gösterdiği çabaların, Amerika'nın ekonomik ve askeri ağırlığı olmadan bir mesafe kat etmesi güç görünüyor. Erdoğan yönetimi altında, Türkiye, Batı ile ilişkilerinin avantajını kullanırken, Rusya ile yakınlaşmaya başladı. Türkiye, başta Karadeniz olmak üzere stratejik açıdan önemli bir NATO üyesi ve ilişkileri kurtarmaya da değer. Ancak bir başka müttefike bu şekilde gözdağı vermesinin de bir karşılığı olmalı. Eğer Erdoğan, güç kullanırsa ya da mültecileri Avrupa'ya doğru serbest bırakmakla tehdit ederse, Washington ve Brüksel ortak bir karşılık vermeli."



"TÜRKİYE'Yİ 400 BİN KİLOMETREKARELİK SUDAN MAHRUM BIRAKMASI OLASI DEĞİL"
The Guardian gazetesinde ise, "Akdeniz gazına hücum Yunanistan ve Türkiye'yi nasıl savaşa itiyor?" adlı bir başyazı yayımlandı. Ankara ve Atina'nın bugüne kadar attığı adımları kaleme alan gazete, iki ülkenin de haklı olduğu konular olduğunu belirtti. Fransa ile Yunanistan arasında artan diplomasiye değinen gazete, "Akdeniz'deki kriz Macron'un dahil olmasından sonra derinleşti" ifadesini kullandı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg'in "Türkiye ve Yunanistan teknik görüşmeler konusunda anlaştı" sözlerini yeniden gündeme taşıyan The Guardian, Atina'nın NATO'nun uzlayışı çabasına itiraz ettiğini hatırlattı.



Atina yönetiminin yasa dışı kıta sahanlığı ısrarına deniz hukuku içtihatlarına atıflar yaparak yaklaşan gazete, "Bir adanın büyüklüğü, statüsü, konumu ve anakaraya olan uzaklığı gibi faktörler hesaba katılmalı. Meis Adası Türk kıyılarından 2 km, Yunan anakarasından 500 km uzaklıkta. Meis'in Türkiye'yi 400.000 km2 sudan mahrum bırakması pek olası değil" ifadelerini kullandı.

'nin 'de askeri güç kullanması halinde D ile 'nin ortak bir tepki vermesi gerektiğini ifade eden bir yazı yayınladı. İngiliz  ise, Akdeniz'deki krizi Meis üzerinden bir bakış açısıyla ele alarak, "Adanın büyüklüğü, statüsü, konumu ve anakaraya olan uzaklığı hesaba katıldığında,"Uluslararası Adalet Divanı'nın Türkiye'yi 400 bin kilometrekarelik su alanından mahrum bırakması pek olası değil" değerlendirmesinde bulundu.

Şırnaklı kadınlar omuz omuza verdi PKK'ya 'Artık Yeter' dedi
Şırnaklı kadınlardan terör örgütü PKK'ya karşı "Artık Yeter" yürüyüşü
Giriş Tarihi: 10.09.2020  15:41 Güncelleme Tarihi: 10.09.2020  17:56
Şırnaklı kadınlardan  ve ’ya tepki
Şırnaklı kadınlar, düzenledikleri yürüyüşle  ve ’yi protesto ederek,  annelerine destek verdi. Eylem, her hafta tekrarlanacak

Şırnaklı kadınlardan HDP ve PKK’ya tepki


Şırnaklı kadınlar terör örgütü PKK tarafından yapılan katliamları protesto ederek yürüyüş düzenledi. Aralarında şehit anneleri, eşleri ile çocukları ve çocukları dağa kaçırılan annelerin de yer aldığı çok sayıda kadın, Yeni Mahalle Karayolları Kavşağı'ndan HDP il binası önüne kadar yürüdü. Ellerinde Türk bayrakları, "Teröre geçit yok", "Şırnaklı kadınlar hesap soruyor" dövizleri ve "Şırnaklı Kadınlardan kan ve gözyaşına Edi Bese" pankartı taşıyan kadınlar, sık sık "Kahrolsun PKK, Kahrolsun HDP", "Şehitler ölmez vatan bölünmez", "Ya Allah, Bismillah Allahu ekber" sloganları attı. Yürüyüşün ardından HDP İl binası önünde kadınlar adına açıklama yapan S. A., "Şimdiye kadar 'Kürt anneleri' diye siyasi emellerine alet ettikleri ve kullandıkları aynı anneler; evlatlarını isteyince unvanlarını kaybetti. Ey hainler, kandırdıklarınızı vereceksiniz. Bu millet kardeş, kimse kimseyi kandırmasın. Halkların kardeşliği yok, tek millet, tek bayrak var" dedi.
Çocukları terör örgütü PKK tarafından dağa götürülen annelerden teröre tepki - Şırnak
"ZULME BAŞKALDIRIDIR"
Açıklamada, "Bu eylem PKK ve siyasi uzantılarının zulmüne başkaldırıdır. Yıllardır sessiz bir çığlık vardı, o çığlık artık patlama noktasına geldi. Kadınlar artık seslerini duyurmak istiyor. Kadınlarımızı Kandil'den, PKK'dan, HDP'den kopararak özgürleştirmek lazım. Kalbimiz sonuna kadar Diyarbakırlı annelerle birliktedir. Kadınlar, PKK ve HDP'den gördüğü her türlü zarara artık 'edi bese' diyor. Bundan sonra her hafta yüreği yanan Şırnaklı kadınlar olarak buraya gelip sizlere hesap soracağız. Kandırarak aldığınız tek bir genç kalmayıncaya kadar mücadelemizi sürdüreceğiz" ifadelerine yer verildi.
Şırnaklı kadınlar, HDP binasına yürüyerek kan ve gözyaşına 'Edi bese' dedi
'KAÇ GEL OĞLUM'
ŞIRNAK'IN İdil İlçesinden dağa kaçırılan oğlu Mahmut için protestoya katılan Hamdiye Arslan, "Oğlum 14 yaşındaydı, kaçırıldı. 5 yıldır PKK'nın elinde. Oğlumu istiyorum" diye konuştu. Diyarbakır'da nöbet tutan Anne Saadet Ödümlü ise oğluna seslenerek, "Oğlum gel, devlete teslim ol. 16 kişi geldi. Darısı inşallah hepimizin başına" diyerek seslendi. Nöbet tutan baba Şevket Bingöl de, "Sakın korkma, kaç gel oğlum. Burada seni bekliyorum" diyerek oğluna seslendi.


Şırnak'ta şehit ve gazi eşleri ile çocukları dağa götürülen anneler, terör örgütü PKK'ya karşı 'Edi Bese' (Artık Yeter) yürüyüşü yaptı. Ellerindeki 'Şırnaklı kadınlar hesap soruyor', 'Şırnaklı kadınlar destan yazıyor', 'Teröre geçit yok', 'Unutmadık, unutturmayacağız' yazılı dövizlerle yürüyen kadınlardan bazıları da terör örgütü PKK tarafından dağa götürülen çocuklarının fotoğraflarını taşıdı.

Ellerinde Türk bayraklarıyla Yeni Mahalle Geylani Camisi önünde toplanan Şırnaklı kadınlar, Cizre Caddesi'nden "Şehitler ölmez vatan bölünmez", "Kahrolsun PKK" sloganları atarak HDP İl Başkanlığı binası önüne kadar yürüdü.

Ellerindeki "Şırnaklı kadınlar hesap soruyor", "Şırnaklı kadınlar destan yazıyor", "Teröre geçit yok", "Unutmadık, unutturmayacağız" yazılı dövizlerle yürüyen kadınlardan bazıları da terör örgütü PKK tarafından dağa götürülen çocuklarının fotoğraflarını taşıdı.

Bazı kadınların yöresel kıyafetleriyle katıldığı yürüyüşe genç kızlar da destek verdi.

Bölücü terör örgütü tarafından zorla dağa kaçırılan ve daha sonra güvenlik güçlerine teslim olan S.A, grup adına yaptığı açıklamada, bölgenin anneleri, kadınları ve genç kızları olarak, terör örgütü PKK'nın 40 yılı aşkın süredir bölgede kan, gözyaşı, baskı ve zulüm politikasına "dur" demek, örgütün siyasi uzantısı HDP'nin üst yetkilileri tarafından kadına yapılan istismar olaylarına tepki göstermek ve safları sıklaştırmak için toplandıklarını söyledi.

Terör örgütü PKK ve siyasi uzantısı HDP'nin en çok zararı Kürt kadınlarına ve bölge halkına verdiğini belirten S.A, şunları kaydetti:

"Terör örgütü, daha hayatlarının baharında kandırdığı gençleri dağa götürerek anaların yüreğini dağlamış, hiçbir duyguyla kıyaslanamayacak evlat hasretiyle anaları baş başa bırakmıştır. Her nedense şimdiye kadar 'Kürt anneleri' diye siyasi emellerine alet ettikleri ve kullandıkları aynı anneler, evlatlarını isteyince 'Kürt Anneleri' unvanlarını kaybettiler. Peki soruyoruz neden? Ey hainler, kandırdıklarınızı vereceksiniz. Bizim gençlerimizi zehirlemeye çalışıyorsunuz ama millet uyandı, yok öyle yağma. Bu millet kardeş, kimse kimseyi kandırmasın. Halkların kardeşliği yok, tek millet, tek bayrak var."

Çukur teröründe evleri yıkılan, mağdur olan ve hayatlarını kaybedenlerin de bölge halkı olduğuna dikkati çeken S.A, terör örgütü PKK'nın siyasi uzantısı HDP'den evlerinin temeline bombalar döşenirken, bir şehir yok edilirken, on binlerce insan evladından, evinden, ilinden edilirken bir tepki duymadığına dikkati çekti.

- "BU TOPRAKLARDA KAN AKITMADIĞINIZ GÜN NEREDEYSE YOK"

Terör örgütünün siyasi uzantısı HDP'nin kadınları ön saflara sürerek sözde onlara değer verdiğini zannettiğini aktaran S.A, şöyle konuştu:

"Peki son zamanlarda çıkan kendi milletvekilleri ve yöneticilerinin kadına yönelik taciz olaylarına karşı HDP niye 3 maymunu oynadı, neden bir açıklama yapmadı? Peki size bir soru daha soruyoruz; 17 yaşındaki kız çocuklarının elinden kalemi alıp silah veriyorsunuz, o kadın cinayeti değil midir? Kadına verdiğiniz değer ortadadır. Geçmişten bugüne kadar binlerce Kürt, sivil, savunmasız vatandaşımızı katlettiniz, şehit ettiniz. Bu topraklarda kan akıtmadığınız gün neredeyse yok.

Bundan 25 yıl önce 8-9-10 Eylül tarihlerinde, 1995 yılında Uludere ilçesi Bulakbaşı köyünde 9 vatandaşımızı katlettiniz. Amaçları sadece çalışarak helal ekmeklerini kazanmak olan 4 işçiyi Cudi'de katlettiniz. Yeniaslanbaşer ve Geçitboyu köylerinde çobanlarımızı katlettiniz. Onlar Kürt kökenli sivil değil miydi? Dağlarımızda ve şehirlerimizde yaptığınız katliamların izleri hala mevcuttur. ATM sırasında şehit edilen astsubayımız, uykudayken şehit edilen polislerimiz, güvenlik korucularımız ve öğretmen Şenay Aybüke Yalçın, öğretmen Nurettin Yılmaz, Eren Bülbül'den ne istediniz? Üstelik bunları yaparken de sözde Kürtleri savunma adına yaptınız."

- "BU EYLEM, PKK VE SİYASİ UZANTILARININ ZULMÜNE BAŞKALDIRIDIR"

Terör örgütü PKK ve siyasi uzantısı HDP'ye, "Sizler birilerinin ellerini yakmamak için kullandığı maşadan ibaretsiniz." diye seslenen S.A, açıklamasına şöyle devam etti:

"Bu eylem, PKK ve siyasi uzantılarının zulmüne başkaldırıdır. Yıllardır sessiz bir çığlık vardı, o çığlık artık patlama noktasına geldi. Kadınlar artık seslerini duyurmak istiyor. Biz de onların yanındayız, o acıyı hissediyoruz ve mücadelelerine ortak olduğumuzu buradan haykırıyoruz. Kadınlarımızı Kandil'den kopararak özgürleştirmek lazım. Kadınlarımızı PKK'dan kopararak özgürleştirmek lazım. Kadınlarımızı HDP'den kopararak özgürleştirmek lazım."

- DİYARBAKIR ANNELERİNE DESTEK

Kandırılarak dağa kaçırılan gençlere de seslenen S.A, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Artık annelerinizin yüreğindeki ateşi söndürmek için geri gelin, devletimize teslim olun ve annelerinizin dinmeyen gözyaşlarına çare olun, hayat suyu olun. Kimsenin maşası olmayın, Türk-Kürt kardeşliği üzerine hesap yapan, araya nifak sokmaya çalışan başta PKK terör örgütü olmak üzere tüm terör örgütlerini ve siyasi uzantılarını lanetliyoruz. Teröre karşı yürütülen mücadelede sivil inisiyatifin önemi ortadadır. Bu bağlamda Diyarbakır annelerinin cesaretini kutluyoruz. Kalbimiz ve insanlığımız sonuna kadar Diyarbakır anneleriyle birliktedir. Her ortamda barış, kardeşlik, demokrasi, insan haklarından dem vuranlar, duyun ve bu sese kulak verin. Bu anaların sesi, tüm milletin sesidir. Bu teröre isyan, teröre lanetin sesidir. Susmak insanlığa ihanettir.

Gözünü kırpmadan vatan uğruna canını feda eden şehitlerimizin bizlere verdiği cesaret ile diyoruz ki ne eli kanlı terör örgütü PKK ne de dünya üzerinde hiçbir örgüt ve oluşum bizim birlikteliğimizi bozamayacak. Görmüş olduğunuz bu kadın topluluğu terör örgütü PKK ve siyasi uzantısı olan HDP'den yıllardır gördüğü her türlü zarara 'Edi Bese' diyor. Son olarak diyoruz ki bundan sonra her hafta yüreği yanan Şırnaklı kadınlar olarak buraya gelip sizlere hesap soracağız. Kandırarak aldığınız tek bir genç kalmayıncaya kadar haklı mücadelemize devam edeceğiz."

Kadınların yürüyüşü, zılgıtlar eşliğinde sona erdi.

ÇOCUKLARI TERÖR ÖRGÜTÜ PKK TARAFINDAN DAĞA GÖTÜRÜLEN ŞIRNAKLI ANNELERDEN TERÖRE TEPKİ

Şehir merkezinde düzenlenen yürüyüşün ardından gazetecilere açıklamada bulunan Hamdiye Aslan, oğlu Doğan Aslan'ın 14 yaşında dağa götürüldüğünü vurgulayarak, terör örgütünün adeta yüreğini bedeninden kopardığını ifade etti.

"Yüreğime ve evime ateş düşürdüler." diyen Aslan, şunları kaydetti:

"Daha oğlum toydu, bir şey bilmiyordu, ne hakları vardı evladımı bizden kopardılar. Ben daha yavruma doymadan benden kopardılar, bu 5 yıldır sesini bile duymadım. Oğlumu bana versinler, 14 yaşında biri silahtan ne anlar? Bugün kadınlar olarak bu kanın durması, artık anaların ağlamaması için sesimizi duyurmak adına yürüyüşe destek verdik. Artık polis, asker, sivil ölmesin, bu kan dursun istiyoruz. Hepimiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Bunu haykırmak için buradayız."

Oğlunu tarlalarda çapa yaparak zor şartlarda büyüttüğünü dile getiren Aslan, üzüntüden guatr hastası olduğunu söyledi.

Çocuklarının dağa götürülmesinde HDP'nin sorumluluğu olduğunu dile getiren Aslan, "HDP, PKK'nın sivil elemanıdır. Bunlar bizim aramızda, parti olarak onlara hizmet ediyor, benim çocuklarım gibi çocukları dağa götürüp onlara teslim ediyor." ifadelerini kullandı.

Annelerden Emine Üstek de oğlu Metin Üstek'in 6 yıl önce dağa götürüldüğünü, bugün yaptıkları yürüyüşle artık anaların gözyaşlarını dindirmek istediklerini kaydetti.

"Artık benim gibi analar ağlamasın, çocuklar dağa kaçırılmasın, kimse ölmesin istiyoruz." diyen Üstek, terör örgütü PKK'nın elini çocukların üzerinden çekmesi gerektiğini dile getirdi.

Annelerden Sekine Kartal ise oğlu Veysi Kartal'ın 5 yıl önce İdil'de yaşanan çukur eylemleri sırasında mahalleden alınarak dağa götürüldüğünü, o günden bu yana evlerinde huzur kalmadığını söyledi.

Diyarbakır'da HDP binası önünde oturma eylemi yapan annelere destek verdiğini aktaran Kartal, "Sağlık sorunlarım nedeniyle onlardan ayrılmak zorunda kaldım. Onları buradan selamlıyorum ve yanlarında olduğumu söylüyorum. Çocuklarımızın bizlere verilmesini istiyoruz." diye konuştu.


Son Dakika | Şırnaklı kadınlardan terör örgütü PKK'ya karşı "Artık Yeter" yürüyüşü (2)

Şırnak'ta şehit ve gazi eşleri ile çocukları dağa götürülen anneler, terör örgütü PKK'ya karşı "Edi Bese" (Artık Yeter) yürüyüşü yaptı.
Şırnak'ta terör örgütü PKK'ya karşı "Edi Bese" (Artık Yeter) yürüyüşüne katılan çocukları dağa götürülen kadınlar, terörün bitmesini ve evlatlarına kavuşmak istediklerini belirtti.

Şırnak'ta terör örgütü PKK'ya karşı "Edi Bese" (Artık Yeter) yürüyüşüne katılan çocukları dağa götürülen kadınlar, terörün bitmesini ve evlatlarına kavuşmak istediklerini belirtti.