Başkan Erdoğan: 8 aylık hükümetler dönemi kapandı.

Erdoğan, Bosna-Hersek ziyareti dönüşü uçakta çok önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan S-400 ile ilgili; "Öncelikle bir defa ortak üretim noktasında bizim Rusya ile sıkıntımız yok ve Sayın Putin ile bu işi ilk görüşmeye başladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inşallah geçeceğiz. Bu spekülasyonlar maalesef bizim S400 alımından vazgeçmemizi isteyenlerin ileri sürdüğü bir tezdir. Bundan vazgeçin diyorlar, böyle bir şey söz konusu değil" açıklamasında bulundu


Başkan Erdoğan: 8 aylık hükümetler dönemi kapandı.

Başkan Erdoğan: 8 aylık hükümetler dönemi kapandı

Giriş Tarihi: 10.07.2019  05:08 Güncelleme Tarihi: 10.07.2019  07:13

Başkan , Güneydoğu Avrupa İşbirliği Zirvesi için gittiği 'ten dönerken, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Referandum tartışmasına son noktayı koyan Erdoğan: Kılıçdaroğlu, yenilmeye doymayan pehlivan gibi. Bu ülkede 8 ayda bir hükümetlerin değiştiği dönemler oldu. Artık bunları yaşamak istemiyoruz.

Başkan Erdoğan’dan Saraybosna dönüşü önemli mesajlar

Başkan , Güneydoğu Avrupa İşbirliği Zirvesi için gittiği 'ten dönerken, uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan'ın açıklamaları şöyle:

"Türkiye'nin olması zirveye ayrı zenginlik kattı"

8-9 Temmuz tarihlerinde Bosna Hersek'in ev sahipliğinde yapılan Güneydoğu Avrupa İşbirliği Süreci Zirve Toplantısı bizim açımızdan son derece başarılı şekilde sonuçlandı. Zirve oturumları ve liderlerin yemeğinin yanı sıra bir dizi ikili görüşmeleri de bu arada gerçekleştirmiş olduk. Kuzey Makedonya, Arnavutluk, Slovenya, Bulgaristan cumhurbaşkanlarıyla görüşmelerim oldu. Bütün bunların yanında her üç konsey üyesiyle de görüşmeler gerçekleştirdik. Türkiye'nin burada olması zirveye ayrı zenginlik kattı.

Hükümetten 100. yıla damga vuracak plan!"2020-2021'de inşallah bu zirveyi Türkiye olarak biz yapacağız"

Balkan ülkelerinin tamamını kapsayan tek bölgesel işbirliği platformu olan zirvenin bölgede bizim açımızdan stratejik önemi var. 2020-2021 dönemine biz talip olmuştuk. Burada da bu kabullenilmiş oldu. 2020-2021'de inşallah bu zirveyi Türkiye olarak biz yapacağız.

"Belgrad-Sarayova otoyolunu bir Türk firması yapacak"

Balkanlarda ekonomi, ticaret, ulaştırma, alt yapı ve yatırım konularını gündeme getirdik. Bunların arasında en önemlisi Belgrad-Sarayova arasında yapılacak otoyol. Bu konuda bir adım daha attık. Birkaç ay içinde artık buradaki çalışmalar bir Türk firması tarafından başlayacak. Özellikle Sırbistan ve Bosna-Hersek arasındaki bu yol aynı zamanda bir de "barış yolu" havasını taşımış olacak.

"Balkanlardaki mevcudiyetimiz tarihi, kültürel, jeopolitik ve stratejik unsurlara dayanıyor"

Ayrıca bölgenin Avrupa-Atlantik mekanizmalarına entegrasyonuna verdiğimiz desteği de ifade ettik. Bu sürece verdiğimiz desteğin bir tezahürü olarak bu konuda yapılan birçok lobide, çalışmada bütün arkadaşlarımız çok ciddi gayret içinde. Bu konuda başta Dışişleri Bakanlığımızın gayretleri var. Bu lobilerle de oralarda bu ülkeler kendilerine bir yer edinme imkanı yakalıyorlar.

Dönem başkanlığımızda bölgesel sahiplenme ve kapsayıcılık temalarını öne çıkaracağız. Bunun için de şimdiden hazırlıklara başlıyoruz. Ayrıca düzensiz göç ve beyin göçünün önlenmesi konularına da ağırlık vereceğiz. Bu başlıklar çerçevesinde Balkan politikamızı güçlendirerek ve alana yayarak uygulamaya devam edeceğiz. Bizim Balkanlardaki mevcudiyetimiz ve etkinliğimiz hem tarihi ve kültürel hem de jeopolitik ve stratejik unsurlara dayanmaktadır. Bazıları bizim buradaki varlığımızdan rahatsızlık duyabilir. Fakat ne biz ne bu bölgenin yabancısıyız ne de gizli bir gündemimiz var. Amacımız Balkanlarda barış, istikrar refah ve güveni sağlamaktır. Buna mukabil bölgeyi istikrarsızlaştırmak için kimlerin ne tür operasyonlar yaptığını da gayet iyi biliyoruz. Zaman zaman gündeme getirilen bize ve kurumlarımıza yönelik algı operasyonların arkasında da zaten bu gerçek yatıyor.

"Ortak hedeflere nasıl yürüyebileceğimizi konuştuk"

Zirve münasebetiyle yaptığımız ikili görüşmelerde de özellikle bu dostlarımızın ne tür taleplerinin olduğunu bizzat kendilerinden öğrenme, dinleme fırsatını bulduk. Burada Bosna-Hersek Halklar Konseyi Başkanı, Arnavutluk, Slovenya ve Kuzey Makedonya cumhurbaşkanları ve Bulgaristan başbakanı ile yaptığımız görüşmeyle de aramızdaki ikili ilişkilerde ticaret hacmimizi çok daha ileri taşımaya yönelik hedefleri belirleme imkanını yakalamış olduk. Yine ikili ilişkilerimizi ele almak suretiyle ortak hedeflere nasıl yürüyebileceğimizi konuştuk. Bu çerçevede de önümüzdeki dönemde Balkan ülkelerine de ziyaretlerim olacak.

"Soykırımı biz de unutmayacağız, unutturmayacağız"

Programım sonunda Srebrenitsa soykırımında şehit edilen kardeşlerimizin uğurlama törenine katıldık. Ben önce sembolik zannettim. Meğer sembolik değilmiş. Hepsinin kemiklerini bulmuşlar. Adeta nakli kubur yapıyorlar. Srebrenitsa'ya götürmek suretiyle onların definleri gerçekleştirilmiş olacak. 24 yıl önce tüm dünyanın önünde yaşanan, 8 bin 373 masum insanının hunharca katledildiği bu soykırımı biz de unutmayacağız, unutturmayacağız. Bu konuda Bosna-Hersekli kardeşlerimizin yanında olduğumuzu ortaya koymuş olacağız.

Başkan Erdoğan'dan S-400 açıklaması: Bundan vazgeçin diyorlar, böyle bir şey söz konusu değil

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Bosna-Hersek ziyareti dönüşü uçakta çok önemli açıklamalarda bulundu. Başkan Erdoğan S-400 ile ilgili; "Öncelikle bir defa ortak üretim noktasında bizim Rusya ile sıkıntımız yok ve Sayın Putin ile bu işi ilk görüşmeye başladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inşallah geçeceğiz. Bu spekülasyonlar maalesef bizim S400 alımından vazgeçmemizi isteyenlerin ileri sürdüğü bir tezdir. Bundan vazgeçin diyorlar, böyle bir şey söz konusu değil" açıklamasında bulundu.

Soru: S400 sadece acil durumlarda mı kullanılacak? Teknoloji transferi konusunda Rusya ile tam bir iş birliği yapiliyor mu?

"Rusya ile ortak üretime geçeceğiz, herhangi bir sıkıntı yok"

Öncelikle bir defa ortak üretim noktasında bizim Rusya ile sıkıntımız yok ve Sayın Putin ile bu işi ilk görüşmeye başladığımız andan itibaren bu konuda mutabakatımız var. Ortak üretime de inşallah geçeceğiz. Herhangi bir sıkıntı yok. Bu spekülasyonlar maalesef bizim S400 alımından vazgeçmemizi isteyenlerin ileri sürdüğü bir tezdir. Bundan vazgeçin diyorlar, böyle bir şey söz konusu değil.

"Uygun şartlar olursa Patriot da alabiliriz"

Diğer soruya gelince; böyle bir alım veya böyle bir yatırım niye yapılır? Bize nerede, nasıl gerekli olursa bizde bunu tabi ki aynı şekilde kullanma imkanına, hakkına sahip olacağız. Bu bir hava savunma sistemi. Böyle olduğuna göre, eğer birileri bize bir saldırı yaparsa bu saldırı karşısında biz de bu savunma sistemimizi devreye sokacağız. Böyle bir yatırıma bunun için giriyoruz. Biz şu ana kadar en idealini yakalayabilmek için -kendimiz bir defa çalışmalarımızı yapıyoruz o ayrı- ama bir de Patriotlarla ilgili çalışmamızı Obama döneminde başlattık. Fakat Sayın Obama maalesef bize hep "Kongre izin vermiyor" dedi. "Kongre izin vermiyor" diye diye bu döneme geldik. Şimdi Sayın Trump bunu bildiği için buradan hareketle haklılığımızı teslim etti ve "Bunların hepsi Obama'nın yanlışları" dedi. Çok da ağır ifadeler kullanıyor ve "Haklısın" dedi. En sonunda hakkımızı teslim etti ve bütün medyanın önünde de kendi mesai arkadaşlarına da bunu söyledi. Patriot olayı bundan dolayı ilerlemedi ki Sayın Trump'ın döneminde de bu iş sarktı. Burada da yine "tamam verdik, veriyoruz" diyemedi. Bize mesela şimdi de uygun şartlarda böyle bir şeyi vermeye kalksaydılar biz Patriot da alabiliriz, çeşitlendirebiliriz ama burada kazan-kazan esasına göre hareket edeceksek… Tabi ki Türkiye de kendi ülkesinin güvenliği ve ülkemizin güvenliğinin ötesinde hele hele bir de bunu pazar olmak anlayışıyla değil, üretir hale gelebilmek anlayışıyla da başından beri adımlarımızı attık. Şu anda da S400 konusunu Sayın Putin ile her görüştüğümüzde "Başından itibaren nasıl anlaştıysak öyle devam edecektir" demiştir.

Soru: Doğu Akdeniz'de kısa, orta, uzun vadede stratejimiz nedir?

"Kuzey Kıbrıs'taki Türk kardeşlerimizin haklarını korumak için çalışıyoruz"

Şu an zaten süreç başladı. Bir taraftan bölgede arama çalışmalarımız devam ediyor, bir taraftan sondaj gemlerimiz bölgeye yönlendirildi. Gerek Fatih gerek Yavuz şu anda bölgede onlar da çalışmalarına başlayacak. Biz oralarda birilerinin alanı üzerinde çalışma gayreti içinde değiliz. Orada özellikle de Kuzey Kıbrıs'taki Türk kardeşlerimizin hakları neyse bu hakları savunmak üzere adımımızı atıyoruz. Oradaki tüm alanların hepsinde Kıbrıs'ta yaşayan insanların hakkı var. Bu hak nedir? Hepsi oradan çıkan nema, ister su ürünleri olsun ister petrol olsun, bunlar üzerinde eşit oranda hak sahibidirler ve biz onların bu hakkını korumak için çalışıyoruz.

Soru: AB ile göçmenler konusunda yeni müzakere olur mu?

"37 milyar dolar harcama yaptık"

Şu anda AB'de zaten yönetimler değişti. İşbaşı yaptıkları andan itibaren yeni yönetimlerin yaklaşımı nasıl olacak göreceğiz. Bu konu ile ilgili olarak Dışişleri Bakanımızın orayla münasebetleri önem arz ediyor. Verilen söz 3 artı 3 milyar euroydu. Süreler geçti. Uluslararası kuruluşlar aracılığıyla AFAD ve Kızılay'a verilen 2 milyar 250 milyon euro para var. Bizim yaptığımız harcama 37 milyar dolar. Böyle bir tablo var. Bunu kimle konuşursak AB ülkelerinin hepsi "Sizin bu yaptıklarınız hiçbir şeyle mukayese edilemez, gerçekten siz dünyada örneği olmayan işler başardınız" diyor. İyi güzel ama biz 37 milyar dolar harcama yaptık. Hiçbiriniz taşın altına elinizi sokmuyorsunuz. İkili görüşmelerde farklı, sırtımızı dönünce farklı konuşuyorsunuz. Şu anda biz yine bir taraftan Dışişleri Bakanlığımız aracılığıyla yakın markajımızı devam ettireceğiz. Netice alırız almayız o ayrı mesele.

"Bu terör koridorunu bir barış koridoru haline getirmeliyiz"

En son G20 zirvesinde gündeme getirdiğimiz konu şuydu: Suriye'nin kuzeyindeki koridor meselesi var. Sayın Trump ve Sayın Putin başta olmak üzere görüşmelerimizde kendilerine şunu söyledik: "Bu terör koridorunu bir barış koridoru haline getirmeliyiz. Yani çadırlarda, konteyner kentlerde kalan mültecileri buralarda yapacağımız konutlara taşıyabiliriz. Biz burada inşaatına girebiliriz ama sizler de bu konuda mali desteği verecek olursanız… Burası aynı zamanda güvenli bölge olmuş olur. Burada 40 km bir derinlikten bahsettik. Yeter ki burada hava noktasından işin korunması, lojistik destek konusu, bunların halledilmesi; öbür taraftan da bu konutlarını yapımı… Burada iki şey yapılabilir. Bu konutlar belli ölçülerde olabilir. Mesela onların yerel mimarisiyle yapılmış 500 metrekarelik bahçeli konutlar olabilir veya normal konut olur ama ortak kullanım alanı olarak tarıma ve hayvancılığa yönelik adımlar atılabilir ki bu insanlar balık tutmayı zaten bilen insanlar aslında. Böylece bu insanlar tekrar kendi topraklarında süratle asıllarına dönebilirler. Hastanesiydi, okullarıydı bunların hepsini yapmak suretiyle, nasıl Cerablus'a 330 bin kişi döndüyse, şimdi Afrin'de bu tür dönüşler var. Aynı şeyi buralarda yapmak suretiyle bir an önce bunu başlatalım diyoruz ama hiçbiri iyi niyet ifadelerinden öteye gitmiyorlar. Biz de şu anda bu işin propagandasını onlara karşı yapıyoruz, süreci de takip ediyoruz.

Soru: Kemal Kılıçdaroğlu seçim sonrası tartışma başlatti, "Partili cumhurbaşkanı olmasın, anayasa değişikliğini konuşalım" dedi...

"Kılıçdaroğlu demokratsa milletin kararına saygı duymalı"

Bu konuyla ilgili biz referandum yaptık. Bu referandumla beraber yeni yönetim sistemine geçtik. Bu parlamentoda verilen bir karar değil, halka gidilerek verilen bir karar ve halkımız bu işe yüzde 52'nin üzerinde evet demek suretiyle kararı verdi. Şimdi bununla birlikte çok farklı sürece başlatmış olduk. Bu süreçte de tabi ki eksiklikler olabilir ama parlamenter demokrasi olarak gelen sürecin içinde bu ülkenin neler çektiğini, ne bedeller ödediğini de biliyoruz. Bu ülkede 8 ayda bir hükümetlerin değiştiği dönemler oldu. Artık biz bunları yaşamak istemiyoruz. Çok daha seri kararların alınabildiği, çok daha seri adımların atılabildiği bir dönem ve uluslararası alanda da güven telkin eden bir yapıyı istiyoruz. Nitekim şu anda sene-i devriyesindeyiz, daha bir yıl oldu ve konuyla ilgili çalışmalarımızı kararlı şekilde sürdüreceğiz. Sayın Kılıçdaroğlu her şeyden önce yenile yenile doymayan pehlivan gibi bir durumun içerisinde. Eğer bir demokratsa milletin verdiği bir karara saygı duyması lazım. Bu iş bitti. Biz kalkıp da ayda bir, senede bir referanduma gidemeyiz. Referandumun farklı alanlarda sık sık yapıldığı ülkeler var. Örneğin İsviçre öyle şeyler oluyor ki bakıyorsunuz bir şehirde herhangi bir konuda referanduma gidiyor ama bunlar anlık, günlük meseleler. Burada bir ülkenin yeni yönetim sistemini halka soruyorsunuz ve halk bir karar ortaya koymak suretiyle tavrını belirliyor. Şimdi şöyle bir yürüyelim, bakalım nasıl netice alıyoruz, bunları görelim. İki kavram çok önemli; güven ve istikrar ama şimdi Sayın Kılıçdaroğlu'nun bu yaklaşımı güveni de ve istikrarı da tehdit ediyor. Onlar buna yardımcı olsunlar.

Bir de diyor ki "CHP'li hangi belediye işçiyi atarsa karşısında beni bulur". Bunca işçiler şu anda CHP'li belediyelerden atılıyor, yürüyüşler yapılıyor. Biraz sözümüzün arkasında duralım.

Partili cumhurbaşkanı da zaten yeni yönetim sisteminin içinde olan ifade. Bu bizim gökten zembille indirdiğimiz bir ifade değil. Bu da bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımda da cumhurbaşkanının aynı zamanda partisinin başında olması mümkündür. Biliyorsunuz bu ülkede CHP'li il başkanlarının valilik yaptığı dönemler olmuştur. Onun bununla benzer hiçbir yanı yok. Bunu halka götürüyorsun. Orada CHP'nin il başkanının o ilin valisi olması ise bir dayatmadır. Bu ülke bunları da yaşadı.

Soru: Yüzde 50+1 meselesi… Belediye başkanlarında olduğu gibi en çok oy alan partinin hükümet kurma ve Cumhurbaşkanı seçme şeklinde bir revize düşünülebilir mi?

Şu anda böyle bir şey söz konusu değil. Bizdeki yapıda ittifaklar oluşturuldu. Bu ittifaklar oluştuğu için belediye başkanlıklarında yüzde 50 artı 1 söz konusu olmuyor. Burada en fazla oyu alan i kazanmış oluyor. Bizim şu anda gündemimizde böyle bir şey yok. Belki bu konuda geçmişe yönelik bazı değerlendirmeler yapılabilir. Bu konuda ittifakların oluşumu bundan sonraki süreçte nasıl olur; belki bunun üzerine değerlendirmeler yapılabilir ama bu tabi her partinin masaya yatırıp üzerine çalışacağı konulardır.

Soru: Sistemde revizyona ihtiyaç var mı?

"Sayın Bahçeli ile bir değerlendirme yaparız"

Yeni yönetim sistemiyle ilgili çeşitli bilgilerin, yaptığımız istişarelerde ortaya çıkacak düşüncelerin analizini yapmak suretiyle böyle bir şey varsa biz de ileri süreriz. En azından Cumhur İttifakındaki ortağımız Sayın Bahçeli ile bir değerlendirme yaparız. Diğerleri aynı şekilde böyle bir değerlendirmeye girerler mi girmezler mi bilemiyorum. Buna göre de adımlar atabiliriz.

Soru: Ali Babacan partinizden istifa etti. Ali Babacan sizinle istifa etmeden önce görüşme yaptı mı? Ali Babacan'ın kuracaği parti sizi nasıl etkiler, etkiler mi?

Benimle randevu talebi neticesinde bir görüşmesi oldu. Bu görüşmesinde de kendisi "Şu seçimden sonra istifamı vereceğim. Çünkü partiye karşı olan aidiyet duygularımı kaybetmeye başladım" dedi. "Nedir aidiyet duygularınızı kaybetme gerekçeleriniz?" deyince de "Ülkedeki ekonomik durumlar gibi şeyler söyledi. Şu an tabi istifa mektubunu görmediğim için bilemiyorum ama bana da o gün bir mektup vermişti. O mektuptaki metin bu. İşte "Kurucu üyesi olduğum AK Parti'den bu safhada aidiyet duygularımın kaybolmaya başladığını görüyorum ve bundan dolayı da ayrılma kararı veriyorum" şeklindeydi. Tabi kendisiyle bir çok şey konuştuk. Birçok insanla görüştüklerini, çeşitli görüşmelerle bazı adımlar attıklarını anlattı.

"Davada gidilmez terk edilmez, sonuna kadar hizmet söz konusudur"

Ben kendisine "Parti mi kuracaksınız?" dedim. "Şu anda düşünmüyoruz ama bir platform olarak çalışıyoruz" dedi. Dedim ki 'Bak Ali Bey, eğer senin bu kabineye katkı verme noktasında yaptığınız çalışmalar varsa, vereceğiz bilgiler varsa biz bunlardan istifade ederiz. Malum ben sana partide danışmanlık teklif ettim, kabul etmedin." Daha ileri gidiyorum; Özbekistan Başkanı benden orada devletin yapılanmasında eleman istedi. Ali Bey'i teklif ettim. Kendisine de söyledim. Maalesef oraya da evet demedi. Bizim dava arkadaşlığımızda bir şey var. Dava terk edilmez. Burada sonuna kadar hizmet söz konusudur. Ali Bey, AK Parti içinde belki de Türkiye'de en genç yaşta bakanlık görevlerine gelen birisidir. Ondan sonraki her dönemde de kendisini bakan yaptık. Anlaştığımız anlaşamadığımız birçok konu olmuştur. Bunlardan en önemlisi de faiz meselesidir. Faiz konusunda hiçbir zaman anlaşamadık kendisiyle. Çünkü faizin bizden ne denli götürüsü olduğunu hep kendilerine söylemişimdir. Uyulduğu zaman enflasyon nerelere kadar inmiştir. 4,6'ya kadar faiz düştü. Enflasyon da 7 civarındaydı. Hatırlayın ondan sonra bize hemen ciddi darbe olayı yapıldı. Bu darbe olayında da bir anda Taksim Gezi olaylarını yaşadık ve faizde, enflasyonda çift haneli rakamlara çıkmış olduk. Burada arkadaşlarımızın duruşları ciddi sıkıntılar oluşturdu. Bu sıkıntıları ben yaşadım, milletimiz yaşadı. Dolayısıyla da ilanihaye bu insanlar burada kalacak diye bir şey yok.

Aynı şekilde Başbakanlık koltuğuna gelip oturan arkadaşlarımızın nereden nereye nasıl geldikleri malum. Cumhurbaşkanlığı makamına gelip oturanların nereden nereye nasıl geldikleri malum. Bütün bunlarla beraber, yola çıkarken her şey iyi, güzel ama Cumhurbaşkanlığı makamından ayrıldıktan sonra mensubu olduğu partisine üye dahi olmamıştır.

"Bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok"

Şimdi Ali Bey de hemen rahatlıkla istifasını vermiştir, hayırlısı olsun. Partimizden bu şekilde ayrılanlar daha önce de olmuştu. Hatta grup kuracak milletvekiliyle ayrılanlar olmuştu. Bu isimler kimlerdi diye sorsam acaba hatırlar mısınız? 17-18 kişi başkalarını da kattılar ve grubu kurdular. Olsa olsa bir Erkan Bey'i hatırlarsınız ama diğerlerini herhalde hatırlamazsınız. Aynı şekilde ondan sonra da yine ayrılanlar oldu. Mesela bir tanesi şu anda Sayın Kılıçdaroğlu ile beraber. Çok büyük bir aşkla ayrılmıştı, partisini kurmuştu. O da ayrıldı ama yürümedi, tutmadı. Bir başkası daha yine aynı şekilde ayrıldı, o da tutmadı. En sonunda tutmayınca Ordu'dan belediye başkanı adayı oldu. Ama Ordu'da bizim aday yaptığımız Hilmi Bey açık ara belediye başkanlığını aldı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan Ali Babacan yorumu: Ümmeti parçalamaya hakkınız yok

Şimdi bu gerçekler ortada. Şunu çok ve açık samimi söylüyorum; bizim partimizin oturmuş, yerleşmiş bir altyapısı var. Ben Ali Bey'in kendisine de söyledim; "Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz" dedim. Şunu da söyledim, "Fazla da geç kalmayın" dedim. Bir an önce kursun ki daha seçime dört sene var.

Başkan Erdoğan'dan flaş Ali Babacan açıklaması

Soru: Babacan, Davutoğlu ve Gül'e kırgınlığınız var mı?

Bunlara kırgınlık olmayacak da kime olacak? (Kaç senedir kırgınsınız?) Bu tür yaklaşımların olmasıyla başlayan bir süreç… Ama biz baldıran zehrini içerek hep sabrettik ve aleyhte herhangi bir şey konuşmadık. Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Bakın şu son belediye başkanlığı seçiminde İstanbul'da olanlar çıkıp da Binali Bey'le ilgili bir tane olumlu ifade kullanmadılar. Siz nefsinizle bir muhasebe yapın. "Bu kim? Benim arkadaşım. Bununla ilgili bir ufak ifade kullanmayayım mı? Daha önce yine mesela referandumda bakıyorsunuz hayır oyu kullandılar. Ama biz bir şey konuştuk mu? Konuşmadık. Herkesin yaptığı yanına. Başka hiçbir şey yok.

Soru: MKYK toplantısı var, parti yönetiminde bir değişiklik için olağanüstü kongre kararı çıkar mı?

"Sipariş üzerine kongre yapılmaz"

Asla böyle bir şey söz konusu değil. Sipariş üzerine kongre yapılmaz. Olağanüstü kongreye gidecek şartların oluşması lazım. Bizim böyle bir kongreye gitmemiz için önce ilçe kongrelerinden başlarız, il kongreleri yaparız, ardından da büyük kongreye gideriz.

Soru: Binali Bey ile ilgili bir tasarrufunuz olacak mı?

"Binali Bey dava arkadaşım, kenarda bırakmak gibi bir şey düşünülemez"

Binali bey benim yol arkadaşım, dava arkadaşım. Nerede, nasıl değerlendirme hususu olacaksa bunların da yapı içindeki gelişmelere bakarak değerlendirmeleri yaparız. Ama benim bir dava ve yol arkadaşım olarak bu denli yetişmiş, kaliteli bir arkadaşımızı tabi ki kenarda bırakmak gibi bir şey düşünülemez.

Soru: Geçtiğimiz günlerde Reyhanlı'da bir patlama meydana geldi, bir örgüt bağlantısı tespit edildi mi? Bizimle paylaşabileceğiniz herhangi bir bilgi var mı?

Reyhanlı olayında boyutları itibarıyla bir defa o üç kişinin ölüm olayı var. Daha sonra bunun takibinde de bazı gelişmeler oldu. Hatta ardından Mihraç Ural olayı oldu. Bütün bu gelişmelerle birlikte yeni bir gelişme daha var. Dolayısıyla gerek Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığımız gerek Silahlı Kuvvetlerimiz şu anda yakın süreç içerisinde bu olayların takibini yapıyor. İyice açıklığa kavuştuktan sonra bunları konuşmamız daha isabetli olacaktır diye düşünüyorum.

Soru: Merkez Bankasında görev değişimi geçtiğimiz günlerde gerçekleşti. Süreçle ilgili çok fazla bilgi sahibi değiliz. Süreçle ilgili siz bize neler söylemek istersiniz? Bir de kısa dönemde ekonomiye dair yeni atılacak adımlar ile ilgili paylaşacağınız bilgiler olur mu?

"Başkan'ın kendine has tasarruflarıyla ağır bedeller ödendi"

Merkez Bankası ile ilgili attığımız adım yeni yönetim sisteminin cumhurbaşkanına vermiş olduğu bir yetkinin neticesidir. Çünkü Merkez Bankası Başkanı daha önce layüseldi, hiçbir şey soramazsınız, istediği gibi adım atar. Şimdi burada da yapı içerisinde Sayın Başkan'ın kendine has birçok tasarrufu olmuştur ve bu tasarruflar neticesinde de maalesef ağır bedeller ödendi.

"Değişikliğe gitmenin faydalı olacağına inandık"

Bu artık bir yere kadar katlanılabilirdi, çekilmez oldu ve ondan sonra da bunu başta Hazine ve Maliye Bakanım olmak üzere arkadaşlarımızla değerlendirmemizi yaptık ve bu değerlendirmeyi yaptıktan sonra da burada bir değişikliğe gitmenin faydalı olacağına inandık ve yine Merkez Bankasına yabancı olmayan, orada başkanvekili konumunda olan bir arkadaşımızı sektörün içerisinde olan, finans sektöründe olan bir arkadaşımızı bu göreve getirmiş olduk.

"Piyasalara güven vermedi, piyasalarla iletişimi iyi değildi"

Tabi Merkez Bankası özellikle de ekonominin finans ayağında en önemli kilit. Orayı tamamıyla biz revize edemezsek, orayı sağlam temellere bağlayamazsak orada ciddi sıkıntıları yaşamayla karşı karşıya kalabiliriz. İşte mali istikrar diyoruz, finans noktasındaki atılacak adımlardaki kararlılık diyoruz. Bütün bunlarla en önemli adım tabi para politikası meselesi. Para politikası noktasında hep Para Politikası Kurulu toplandığı zaman "Acaba buradan bu defa ne çıkacak?" Bir diğer taraftan ayda bir toplanan Para Politikası Kurulu, beyefendinin zamanında biliyorsunuz senede 10 aya indirildi. Tabi bütün bunlar da niçin? Bunlar bize sorularak değil kendi kendine yapılmış şeyler. Bütün bunların yanında bir başka adım daha atıldı. Başkan yardımcılıkları yetmiyormuş gibi bir de genel direktörlükler adı altında direktörlükler oluşturuldu. En önemlisi piyasalara güven vermedi. Piyasalarla iletişimi iyi değildi. Tabi bunların hepsi oralarda başka sıkıntıları da meydana getirdi. Bundan dolayı artık böyle bir değişime gidilmesinin ülke ekonomisi için hayırlı olacağına inandık ve bu adımı attık.Başkan Erdoğan: 8 aylık hükümetler dönemi kapandıBaşkan Erdoğan'dan Gül, Babacan ve Davutoğlu'na  parti tepkisi: Ümmeti parçalamaya hakkınız yok

Başkan , parti kurma hazırlığında olan Gül, Babacan ve Davutoğlu hakkında ilk kez konuşurken sert eleştirilerde bulundu. Erdoğan, “Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz” ifadelerini kullandı. Erdoğan, ayrıca Davutoğlu, Babacan ve Gül için "Son belediye başkanlığı seçiminde İstanbul’da olanlar çıkıp da Binali Bey’le ilgili bir tane olumlu ifade kullanmadılar. Siz nefsinizle bir muhasebe yapın. “Bu kim? Benim arkadaşım. Bununla ilgili bir ufak ifade kullanmayayım mı? Daha önce yine mesela da bakıyorsunuz hayır oyu kullandılar. Ama biz bir şey konuştuk mu? Konuşmadık. Herkesin yaptığı yanına. Başka hiçbir şey yok." dedi.

Ümmeti parçalamaya hakkınız yok

'den ayrılan 'ın istifasından önce kendisiyle görüştüğünü açıklayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Babacan'a söylediklerini aktardı: Yolunuz yolunuzdur eyvallah ama şunu unutmayın ki bu ümmeti parçalamaya hakkınız yok. Siz bunu yapıyorsunuz. Bunun parçalanmasıyla da bir yere gidemeyeceksiniz.

Cumhurbaşkanı , Bosna Hersek'teki temaslarının ardından Ankara'ya dönüşü sırasında uçaktaki Türk basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelttiğimiz sorular ve verdiği cevaplar şöyle:

İSTİFA MEKTUBUNU GÖRMEDİM
Ali Babacan partinizden istifa etti. Ali Babacan sizinle istifa etmeden önce görüşme yaptı mı? Ali Babacan'in kuracağı parti sizi nasıl etkiler, etkiler mi?

Benimle randevu talebi neticesinde bir görüşmesi oldu. Bu görüşmesinde de kendisi "Şu seçimden sonra istifamı vereceğim. Çünkü partiye karşı olan aidiyet duygularımı kaybetmeye başladım" dedi. "Nedir aidiyet duygularınızı kaybetme gerekçeleriniz?" deyince de "Ülkedeki ekonomik durumlar gibi şeyler söyledi. Şu an tabi istifa mektubunu görmediğim için bilemiyorum ama bana da o gün bir mektup vermişti. O mektuptaki metin bu. İşte "Kurucu üyesi olduğum AK Parti'den bu safhada aidiyet duygularımın kaybolmaya başladığını görüyorum ve bundan dolayı da ayrılma kararı veriyorum" şeklindeydi. Tabi kendisiyle birçok şey konuştuk. Birçok insanla görüştüklerini, çeşitli görüşmelerle bazı adımlar attıklarını anlattı.

FAİZ KONUSUNDA HİÇBİR ZAMAN ANLAŞAMADIK
Ben kendisine "Parti mi kuracaksınız?" dedim. "Şu anda düşünmüyoruz ama bir platform olarak çalışıyoruz" dedi. Dedim ki 'Bak Ali Bey, eğer senin bu kabineye katkı verme noktasında yaptığınız çalışmalar varsa, vereceğiniz bilgiler varsa biz bunlardan istifade ederiz. Malum ben sana partide danışmanlık teklif ettim, kabul etmedin." Daha ileri gidiyorum; Özbekistan Başkanı benden orada devletin yapılanmasında eleman istedi. Ali Bey'i teklif ettim. Kendisine de söyledim. Maalesef oraya da evet demedi. Bizim dava arkadaşlığımızda bir şey var. Dava terk edilmez. Burada sonuna kadar hizmet söz konusudur. Ali Bey, AK Parti içinde belki de Türkiye'de en genç yaşta bakanlık görevlerine gelen birisidir. Ondan sonraki her dönemde de kendisini bakan yaptık. Anlaştığımız anlaşamadığımız birçok konu olmuştur. Bunlardan en önemlisi de faiz meselesidir. Faiz konusunda hiçbir zaman anlaşamadık kendisiyle. Çünkü faizin bizden ne denli götürüsü olduğunu hep kendilerine söylemişimdir. Uyulduğu zaman enflasyon nerelere kadar inmiştir. 4,6'ya kadar faiz düştü. Enflasyon da 7 civarındaydı. Hatırlayın ondan sonra bize hemen ciddi darbe olayı yapıldı. Bu darbe olayında da bir anda Taksim Gezi olaylarını yaşadık ve faizde, enflasyonda çift haneli rakamlara çıkmış olduk. Burada arkadaşlarımızın duruşları ciddi sıkıntılar oluşturdu. Bu sıkıntıları ben yaşadım, milletimiz yaşadı. Dolayısıyla da ilanihaye bu insanlar burada kalacak diye bir şey yok.

Hükümetten 100. yıla damga vuracak plan!

HÜKÜMETTEN 100. YILA DAMGA VURACAK PLAN! eğitimden savunmaya, sağlıktan ekonomiye kadar dev adımların atıldığı On Birinci ’nı açıkladı. Planda Türkiye’nin yüzüncü yılı olan 2023’e dair hedefler birer birer sıralandı.

 üretimi, sağlık, eğitim reformu, 'yi bölgesinde ve dünyada üst seviyelere çıkaracak savunma ve teknolojik adımların tamamı bu planda ele alındı. Sivil toplum kuruluşları, sendikalar, bakanlıklar ve ilgili kuruluşlardan görüşler alındı, her konunun her maddesi büyük çalışmalar sonucu oluşturuldu.

Planın en dikkat çekici hedeflerinden biri, 'yerlileştirme' konu başlığı olarak dikkat çekti. Savunma sanayisinde tank, helikopter, gemi,  ve daha birçok üründe yerliliğin artırılarak dışa bağımlılığın azaltılarak, ABD ile son dönemde 'dan alınan S-400'lerin alımı konusundaki yaşananlar benzeri bir gerginliğin yaşanmaması amaçlanıyor. Bütün sektörlerde yerli üretimin teşviki yine planın önemli maddeleri arasında yer alıyor. Bu sayede ithalat azaltılıp  artırılacak.

2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı TBMM'ye sunuldu2019-2023 DÖNEMİNİ KAPSAYAN 11. KALKINMA PLANI TBMM'YE SUNULDU
Son yıllarda enflasyonun en büyük sebeplerinden olan gıda fiyatlarının dizginlenmesi için sulamadan toprak toplulaştırmasına, fiyat kontrollerine kadar yapılacaklar da sistem hâlinde programa entegre edilmiş durumda.

Programın en önemli konu başlıklarından olan eğitimde de çığır açacak tedbirler alınıyor. Kadın üniversitesi kuruluyor, eğitimde uygulanmakta olan beş yaş sınırı, mecburi hâle getiriliyor, meslek liselerinin sanayi ile entegrasyonu sağlanarak istihdama katkı vermesi amaçlanıyor.  güvenliği, yer altı kaynaklarının kullanımı, elektrikte rüzgar ve güneşle birlikte kömür önceliği yine planın önemli maddeleri arasında. Bütün bu çerçevede teknoloji hedefi ile ilerlenecek. Teknolojide gelişim sağlanırken bu yolla  da artırılacak.

DİJİTAL PARA GELİYOR

'nın en dikkat çeken maddelerinden biri, 'Dijital Merkez Bankası Parası' olacak. İstanbul Finans ve Teknoloji üssü kurulacak, finansal piyasalara ilişkin düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar "Türkiye Finansal Hizmetler Kurulu" çatısı altında toplanacak. Türk lirası cinsi varlıkların  riskinden korunmasında ve değişken faizli enstrümanların fiyatlamasında kullanılabilecek referans faizler oluşturulacak.

14 DİJİTAL FABRİKA

Bu dönemde dijital dönüşüm merkezi, yani model fabrika sayısı 14'e çıkarılacak. Dijital dönüşüm danışmanlık havuzu oluşturulacak. 2023'te bulut platformu üzerinden hizmet alan  sayısı 10 bine yükselecek.

GENÇ VE DİNAMİK NÜFUS

Planda dinamik nüfus yapısının korunması da amaçlanıyor. Yaşlıların belli süre çalışma hayatında kalabilmelerini sağlayacak mekanizma oluşturulacak, aile içi bakım hizmetleri büyütülecek. Doğurganlık desteklenecek. 2018'de 1,99 olan kadın başına çocuk sayısı 2023'te 2,15 olacak şekilde çalışma yapılacak.

GIDA ENFLASYONU YAKIN MARKAJDA

Gıdada fiyat dalgalanmalarının önlenmesi için soğuk depo zincirleri ile taşımacılık sırasında oluşan zayiatı önlemeye yönelik taşıma araçları modernizasyonu teşvik edilecek. Gıda ürünleri yakın izlenecek. Teknelojik ürün desteği verilecek. Enflasyonun yüzde 5 hedefine ulaşması için politikalar etkinleştirilecek.

İŞSİZLİK YÜZDE 9,9

Kıdem tazminatı reformu sosyal tarafların mutabakatı ile sağlanacak, Bireysel Emeklilik Sistemi ile entegre edilecek. Planda, 2023'te istihdam oranının yüzde 50,8'e çıkarılması, işsizlik oranının ise yüzde 9,9'a düşürülmesi hedefleniyor. Plana göre sosyal sigorta prim tabanı tabana yayılacak, iftçiler ve mevsimlik çalışanlara yönelik prim sisteli gelecek, mesleki eğitim de sanayi ve okullar iş birliği yapıp istihdam artırılacak.

DENİZ SONDAJLARI 26'YA ÇIKARILACAK

Madencilikte de yeni bir dönem başlatılacak. 2023 sonuna kadar toplam deniz sondajı sayısı 26'ya çıkarılacak. Nadir toprak elementleri, bor ve çok değerli madenlerin aramasına öncelik verilecek. Linyit rezervlerinin etütleri tamamlanarak santral kurulum ihalesine hazır hâle getirilecek. Jeotermal, kaya gazı gibi yüksek potansiyelli yerli kaynaklarda üretim ve teknoloji artırılacak. Madencilikte kullanılan makinelerin yerli olması teşvik edilecek.

KADINA ŞİDDET VE ERKEN EVLİLİĞE SON

Plan çerçevesinde aile yine merkezde olacak. Kadına şiddet, erken yaşta zorla evlilik gibi problemlerin önlenmesi amacıyla etkin çalışmalar yapılacak. Kadınların sosyal hayata katılımı teşvik edilecek. Kuşaklar arası dayanışma güçlendirilecek, kötü alışkanlıkların önlenmesi, varsa etkilerinin azaltılması için aile destekleri verilip danışmanlık desteği artırılacak. Kadınların kooperatif kurması desteklenecek, şiddete uğrayan kadınlarla onların çocukları eğitime çok daha kolay ulaşacak. Kadınların sağlığa ulaşımları hızlandırılıp iyileştirilecek.

HEKİM SAYISI ARTACAK HİZMET GELİŞECEK

Aile hekimliği sistemi iyileştirilecek. Gıda güvenilirliği, obezite, çevre sağlığı gibi konularda çok paydaşlı sağlık sorumluluğu modeli geliştirilecek. Hastalıkların teşhisinde aile hekimlerinin sorumluluğu artacak. Sağlıkta acil, yoğun bakım, onkoloji, organ nakli gibi hizmetlerin kapasitesi artırılıp hız ve kalitesi yükseltilecek. Temininde güçlük yaşanan malzemelerin edinme maliyeti düşecek. Sağlık turizmine yönelik düzenlemeler yapılacak. Öte yandan 10 bin kişiye düşen hasta yatak sayısı te 30'a, 186 olan 100 bin kişiye düşen hekim sayısının 230'a, 100 bin kişiye düşen hemşire sayısı da 206'dan 280'e çıkacak.

SAVUNMA SANAYİİNDE YERLİLİK YÜZDE 75 OLACAK

Türkiye savunmada son yıllarda başlattığı atağını, 11'inci Kalkınma Planı ile zirveye taşıyacak. Öncelikli hedef, savunmada yerlilik oranının yozde 75'e çıkarılması. Sektörün cirosu 26,9 milyar dolara, ihracatı 10,2 milyar dolara yükseltilecek. Altay tankı, yerli savunma sistemleri, deniz platformları envantere kazandırılacak, İnsansız Hava Aracı (İHA) sayısı artırılacak.

KADIN ÜNİVERSİTELERİ GELİYOR

¥ Türkiye'de  örneği incelenerek sadece kadın öğrencilerin kabul edildiği kadın üniversiteleri kurulacak.
¥ Dünya akademik başarı sıralamalarında 2023 itibarıyla en az iki üniversitenin ilk 100'e ve en az beş üniversitenin de ilk 500'e girmesi sağlanacak.
¥ Okul yemeği uygulamasına geçilecek.
¥ Özel yetenekli çocuklara özel kurul oluşturulacak.
¥ Yabancı dil eğitimi için öğretmenlere eğitim verilecek.
¥ Öğrencilerin buluş ve patentleri desteklenecek.

TARIMA DESTEK ARTACAK

¥ Tohumdan sofraya zincir kayıt altına alınacak.
¥ Tarımsal destekler artacak, su tasarrufu teşvik edilecek, üretimde kalite artıp maliyet azalacak.
¥ Tarım arazilerinin miras ve satış yoluyla bölünmesi önlenecek, mirasçıların arazi alımı desteklenecek.
¥ 2 milyon hektar alan sulamaya açılacak.
¥ Yağmurlama, damla sulama desteklenecek.
¥ Kenevir yaygınlaştırılacak, çay ve fındık artacak.
¥ Tıbbi ve aromatik bitki 700 tondan 1.200 tona çıkacak.

BES'TEN PARA ÇEKİLEBİLECEK

¥  katılımcılarının, eğitim, sağlık, evlilik, mülk sahibi olma gibi ihtiyaçları sebebiyle sistemden çıkışının önlenmesi için birikimlerinin bir kısmını çekme imkânı sağlanacak.
¥ BES'te yaşa göre devlet desteği kademeli olacak.
¥ BES, bireysel hesaplara dayalı kurulacak Kıdem Tazminatı Fonu ile entegre edilecek.
¥ Bu doğrultuda BES katılımcı sayısı 11,6 milyondan 16,2 milyona, BES fonu tutarı da üç katına çıkarılacak.