Başkan Erdoğan'dan Yunanistan'a çağrı: Kapıları açın.

Pazarkule Sınır Kapısı'ndan Avrupa'ya gitmek için bekleyen yüzbinlerce mültecinin dilinde hep Türk insanının yardımseverliği var. Onlar kendilerine yıllardır evsahipliği yapan Türkiye'yi ve yardımsever insanlarını daima hatırlayacaklarını söylüyor

Başkan Erdoğan'dan Yunanistan'a çağrı: Kapıları açın

Giriş Tarihi: 09.03.2020  07:18 Güncelleme Tarihi: 09.03.2020  07:30

Başkan Recep Tayyip Erdoğan kadın-çocuk ayırmadan göçmenlere yapılan insanlık dışı saldırıları eleştirdi. Sınırı kapatan Yunanistan’a seslendi: Kapıları açın. Öte yandan 'Türkiye'nin Kahraman Kadınları' Programı'nda konuşan Başkan Erdoğan, her krizin en ağır faturasını, kadınların ödediğini anlattı. Şehit analarının videolarını izlerken, gözyaşlarına hakim olamadı...

Avrupa'ya gitmek için sınıra yığılan mülteciler arasında en çok sıkıntıyı kadın ve çocuklar çekiyor. Bunlarda vicdan yok.

Ey Yunanistan! Bu insanlar sende kalmayacak. Gelip geçecek. Sen de kapılarını aç, bu yükten kurtul. Gitsinler diğer ülkelere...



8 MART YÜRÜYÜŞÜ

Yunan sınırında bekleyen sığınmacı kadınlar, Kadınlar Günü'nde sahneye çıktı. "Kapıları açın" eylemi yaptı. Erkekler alkışladı.



KRİZİN FATURASINI KADINLAR ÖDÜYOR
Başkan Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla düzenlenen 'Türkiye'nin Kahraman Kadınları' Programı'nda konuştu:

DEVLET olarak bize düşen, şehitlerimizin annelerine, eşlerine, çocuklarına en iyi şekilde sahip çıkmaktır.

TÜM kadınlarımıza göstereceğimiz saygı aslında tüm insanlık içindir. Ama bugün de zulümlere şahit oluyoruz.

HER krizin en ağır faturasını çocuklarla beraber kadınlar ödüyor. İnsanlık buna karşı sessiz kalıyor. Avrupa'ya gitmek için sınıra yığılan mülteciler arasında en çok sıkıntıyı kadınlar ve çocuklar

YUNAN askerleri o botları şişleyerek egenin dalgalarına onları bırakırken anneler ve çocukları ölüm kalım mücadelesi orada vermiyor mu?

EY Yunanistan bu insanlar sende kalmayacak. Sende gelip geçecek Avrupa'nın bir başka ülkesine gidecek. Sana sesleniyorum, kapılarını aç, bu yükten kurtul.


Erdoğan, Kınalı- Çatalca Kavşağı'nın açılışını yaptı. Kanal İstanbul projesinin de en yakın zamanda ihaleye çıkacağını açıkladı.

CHP ZİHNİYETİ ENGELLEYEMEYECEK
Silivri Belediye Başkanı Volkan Yılmaz'ı ziyaret eden Erdoğan, daha sonra vatandaşlara hitap etti. Erdoğan "Ey CHP zihniyeti, sizin gücünüz, kuvvetiniz Kanal İstanbul'u engelleyemeyecek, onu da yapacağız" dedi.




KAHVE 
SELFİESİ
Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, kahve sözü verdiği 'Hilal Koskli' adlı takipçisi ve ailesiyle buluştu. Albayrak'a eşi Esra Albayrak da eşlik etti.

​​

‘Gidiyoruz ama Türkiye’yi hiç unutmayacağız’

Pazarkule Sınır Kapısı’ndan Avrupa’ya gitmek için bekleyen yüzbinlerce mültecinin dilinde hep Türk insanının yardımseverliği var. Onlar kendilerine yıllardır evsahipliği yapan Türkiye’yi ve yardımsever insanlarını daima hatırlayacaklarını söylüyor

İSA TATLICANGündem

Giriş Tarihi: 9.3.2020

Pazarkule Türkiye-Yunanistan sınırında yaşanan mülteci dramına şahit olmak için Edirne'ye yola çıktık. İlk durağımız Pazarkule sınırının hemen yanındaki Karaağaç'tı. Gördüğümüz manzaraya inanamadık. Dünyanın birçok ülkesinden gelen sayısız insan, Karaağaç'ta acil ihtiyaçlarını temin ettikten sonra sınıra hareket etmeye hazırlanıyordu. Ekmek fırınları, marketler ve lokantalarda uzun kuyruklar vardı. Bir çay bahçesinde yol yorgunluğunu atmaya çalışan göçmenlere selam verip yanlarına oturduk. Kısa sohbetlerimizden şunu anladık. Suriye'den, Somali'den, Afganistan'dan gelen bu insanlar bu insanların hiçbir planı yok. Bu umuda yolculukta kendilerine yetecek paraları da. Kafalarındaki tek düşünce ise Yunanistan polisine yakalanmadan sınırı aşmak.

HALEP'TEN BERLİN'E, KABİL'DEN STOCKHOLM'E

Kabil'den yola çıkan bir mülteci Stockholm'e gitmek istediğini söyledi. Evi yıkıldıktan sonra Halep'i terkeden bir Türkmen ise Berlin'e gitmek istiyor. Ama nasıl gideceklerini bilmiyorlar. Günlerdir kendi bakımlarına zaman ayıramamışlar ve çok yorgun görünüyorlardı. Ancak konuştukça önyargılarınız kırılıyor. Yaşadıkları şehirlerden, okudukları okullardan, çalıştıkları işlerden ve ailelerinden bahsediyorlar. O yorgun yüzlerin ardında çok farklı hikayeleri olan bambaşka insanlar çıkıyor. Yaşadıkları mağduriyet ve konuşmalarındaki samimiyet bizde "keşke gitmek zorunda olmasalar" hissi uyandırıyor.

PAZARKULE'DEN UMUDA YOLCULUK

İçlerinde 1 yıldır Türkiye'de olan da var, 5-6 yıldır kendilerine kısmen bir düzen kurmuş olanlar da. Bazı tatsızlıklar yaşasalar da hepsi olumlu düşüncelerle ayrılıyor Türkiye'den. Kendilerine yıllardır evsahipliği yapan bu ülkeyi, yardımsever insanlarını hep hatırlayacaklarını söylüyor ve ekliyorlar: "Ayrılsak da Türkiye'yi hiç unutmayacağız". Karaağaç'ta ihtiyaçlarını karşılayan mülteciler sınıra doğru yürüyüşe başladı. At arabaları da ücret karşılığında Yunanistan sınırına mültecileri taşıyordu. Biz de Pazarkule sınır kapısına doğru yola çıktık.

TÜRKİYE'DEN DÜNYAYA İNSANLIK DERSİ

Pazarkule sınırına ulaştığımızda bir insanlık dramı ile karşılaştık. Çocuklar, kadınlar, yaşlılar kendileri için kurulan küçük çadırlarda Yunanistan sınırını geçmek için bekliyordu. Türkiye 9 yıldır ev sahipliği yaptığı mültecilere, bu ülkedeki son günlerinde yine yardımını esirgemiyor. Bölgede faaliyet gösteren Kızılay, Yunanistan sınırında sıkışan mültecilere 3 öğün yemek veriyor. Kullanma suyu ve tuvalet ihtiyaçları karşılanıyor. Bölgede güvenlik önlemi alan asker, polis ve jandarmanın mültecilerin hayatını kolaylaştırmak ve güvenini sağlamak için gösterdiği çaba, insanlığa adeta bir insanlık dersi niteliğindeydi. Yunanistan'ın yaraladığı mültecilerin yaralarını sarmak için gece gündüz çalışan sağlık ekiplerini de unutmamak gerekir.

GAZ BOMBASI VE GERÇEK MERMİ

Pazarkule sınır kapısına geldiğimizde ise Yunanistan tarafından atılan gaz bombalarına ve tazyikli suya maruz kaldık. Türkiye tarafından özel harekat polisleri de Yunanistan'ın attığı gazlara misliyle cevap verdi. Daha önce defalarca gaz bombalarına maruz kalmış olan mülteciler, Yunanistan'ın attığı bu gaz bombalarının çok daha yakıcı olduğunu ve fişeklerde 'son kullanma tarihi 1978' yazdığını söylediler. Asıl korkunç olan ise Yunanistan polisinin mültecilere gerçek mermi kullanmasıydı. Mülteciler bütün bu zorluklara rağmen Yunanistan tarafına geçmenin bir yolunu buluyor.

ASIL SORUN YUNANİSTAN SONRASI

Mülteciler 212 kilometre Türkiye-Yunanistan sınırından geçecek bir yol bulabiliyor. Asıl sorun ise Yunanistan sonrası. Yunanistan'da kendilerini aracı ile karşılayıp Avrupa ülkelerine taşıyacak bir bağlantıları yoksa asıl sorun orada başlıyor. Yunanistan yakalanıp, günlerce süren eziyetten sonra, kimlikleri, telefonları ve kıyafetleri alınarak Türkiye'ye gönderilme gibi bir tehlike de var. Yedikleri dayaktan sonra Türkiye sınırına bırakılanlar ise sınırın başka bir açığını bularak yeniden şansını deniyor ve bir şekilde bunu başarıyor. Yaptığımız sohbetlerde şunu anladık; Her ülkede mültecileri başka bir ülkeye taşıyacak illegal bir sektör oluşmuş.

143 BİN RAKAMINI DOĞRULUYORLAR

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Yunanistan sınırını geçen mülteci sayısının 143 bin olduğunu açıklamıştı. Bazı çevreler bu rakamı abartılı bulduğunu iddia etti. Yunanistan sınırında konuştuğumuz mülteciler bu rakamı doğruluyor. Bayrampaşa'da oturan Halepli Halil sadece sınırın açıldığı ilk gün 20 bin kişinin Yunanistan'a geçtiğini söyledi. Denizden geçişin durdurulması ve sınır güvenliğinin arttırılması umutları tüketmemiş. Aksine 'buraya kadar geldik, bizim için buradan geri dönüş yok' diyorlar.

Dr. Gökçe Ok (Göç İdaresi Genel Müdür Yardımcısı):

"AVRUPA'NIN FELSEFE DEĞİŞMEZSE GÖÇMEN AKINI DURMAYACAK"

Başından beri Türkiye'nin çok yüksek bir hassasiyetle dünyanın hiçbir ülkesinin geliştiremediği bir kapasiteyle göç politikalarını akılla, bilimle ve mantıkla kurgulayıp, yürütüp, yönettiğimizi ama insanlık ve vicdan ekseninden ayrılmadığımızı iddia ediyorduk. Son durum bu iddiamızı haklı çıkardı. Sayın Bakanımızın verdiği talimatla, Edirne Valimizin bize ihtiyaç duyduğu alanlarda ve görevimizin gereği konularda günde 1-2 saat nöbetleşe uyuyarak, ülkenin birçok yerinden gönüllü olarak Edirne'ye gelen genç ekibimizle gerekli desteği veriyoruz.

Gördüğümüz şudur, çok farklı uyruklardan insanlar Türkiye'yi transit bir geçiş güzergahı olarak kullanarak sadece kendilerinin değil kundaktaki bebeklerinin de canları pahasına daha batıya ulaşmayı kafalarına koymuşlar. Hiçbirinin Türkiye ile ilgili en ufak bir sorunu, şüphesi ve tereddütü yok ancak hayattan beklentisi daha batıda hayat kurmak. Ancak Avrupa şu anda Yunanistan'ı bir maşa gibi kullanarak insanların sığınma haklarını engelliyor ve uluslararası bütün kuralları ihlal ediyorlar. Onların bunu yapıyor olması bizim insanî olarak yapmamız gerekenleri asla engelleyemeyecek, caydıramayacak. Bir haftadır yediğimiz gazın haddi hesabı yok, ben şahsım adına kendi haklarım da neyi gerektiriyorsa onun peşine düşeceğim mesela. Ne öngörüyorsunuz diye sorarsanız şunu ifade edebilirim, Avrupa, felsefesini ve paradigmalarını süratle ve tamamen değiştirmezse bu akın durmaz, durmayacak, çarpan etkisiyle artarak devam edecek.

Kızılay Başkanı Dr. Kerem Kınık:

"GAZ DA ATILSA, ATEŞ DE EDİLSE BARİYERLERİ GEÇECEKLER"

Ayvacık, İpsala ve Pazarkule'de yaklaşık 70 çalışan ve gönüllümüz ile tüm araçlarımızla 130 bin kumanya dağıttık, birtakım hijyen destekleri verdik. Çocuk dostu tırımızı alana çektik ve burada ölüm yolculuğuna dönüşen bu süreçten etkilenmiş çocuklara psikososyal destek sağlıyoruz.
Bu insanların gıda, hijyen, barınma-ısınma, sağlık, psikososyal destek ve hukuki destek ihtiyaçları var. Bu çok boyutlu ihtiyaçlarının karşılanması için Kızılayımız sahada bütün geçiş bölgelerinin aşağı yukarı tamamında bu insanlara destek veriyorlar.



Bu insanlara gaz bombaları da atılsa, kurşun da sıkılsa, av tüfekleriyle ateş de edilse, bütün paraları pulları üst başlarındaki elbiseleri ne kadar onurları alınıp ayaklar altında çiğnense de bu insanlar bu bariyerleri aşmayı arzu ediyorlar. Çünkü kendi yaşadıkları ülkelerinde ümitleri kalmamış. Bu insanların, bu göçün kök sebebine inmeden de bu hareketi durdurma imkanımız bulunmamakta. Bunu dünyanın hiçbir ülkesi durduramaz. Dolayısıyla kök sebepler ele alınmalı. Dünyada aktif 40 savaş, dünyada ekonomik dengesizlikler var. İnsanlar açlıktan hastalıktan dolayı kırılıyorlar. Kendi ülkelerinde hakları ihlal ediyor, Suriye gibi her gün kendi ülkesinin askeri tarafından başlarına bombalar yağıyor ve bu insanlar niye kendi ülkelerini terk ediyor diye sorgulanıyor. Bu gerçekten ayıp.

Abdullah Demir (Uluslararası Mülteci Hakları Derneği Başkanı):

"YUNANİSTAN AB'NİN TAŞERONU"

Yunanistan taraf olduğu bütün uluslararası sözleşmelere aykırı hareket ediyor. Cenevre Sözleşmesi de bunlardan biri. Cenevre Sözleşmesi'ne göre ülkesinde iç savaş bulunan, döndüğünde ülkesinde yaşama şansı bulunmayan insanların kabulü ile ilgili maddeler var. Aynı sözleşmede bu mültecilerin geri gönderilmemesi ilkesi de var. Yunanistan bütün bu sözleşme ilkelerini çiğnediği gibi mültecilere işkence yapıyor, gaz bombası atıyor, gerçek mermi kullanıyor, çırılçıplak soyuyor ve geri gönderiyor. Bunlar insanlık suçudur, açık bir insan hakları ihlalidir.

Yunanistan sınırındaki o insanlarla konuştuk. Hiçbiri Yunanistan'da kalmak istemiyor. Bu insanlar Yunanistan'ı bir geçiş ülkesi olarak kullanıyor. Almanya'ya, Hollanda'ya Fransa'ya gitmek istiyorlar. Peki Yunanistan neden bu kadar sert müdahalede bulunuyor? Çünkü Yunanistan Avrupa'nın taşeronluğunu yapıyor. Avrupa bu insanların eninde sonunda kendi ülkelerine ulaşacağını biliyor.

Bu sorun Türkiye'nin tek başına çözeceği bir mesele olma boyutunu çoktan aştı. Bu insanların sorunu acil bir çözüme kavuşturulmalı. Kaybedecekleri hiçbir şeyleri olmayan, yaşam hakkı ellerinden alınmış bu insanların dramına bütün önyargılardan kurtularak AB, NATO, BM ortak bir insani çözüm bulmalı.